Ağrı… Doğunun “tiraj yapan” ve “görülmeyen” illerinden biri… Hani hep “potansiyeli büyük” denilir ama bir adım ileri gidilmez ya… İşte bugün itibarıyla, İllerin Sosyo‑Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması (SEGE‑2025) raporuna göre tam 81 il arasında 81. sırada, yani sondasınız. Onca güzel dağlarınız, onca tarihî ve kültürel mirasınız, onca insan emeğiyle… Bu mu hak ettiğiniz? Bu mu kalkınma dediğimiz? Sessiz ama tok bir tokat gibi: ilimiz koşmuyor, çamura batan ayaklarla ilerliyor.

Tabloyu şanssızlık diye geçiştirmekse büyük hata. Rakamlar, 52 değişken üzerinden ölçülmüş; demografi, istihdam, eğitim, sağlık, erişilebilirlik gibi başlıklar var. Dolayısıyla kader işte demek, analizi duymazdan gelmek demektir. Ağrı yalnız değildir; Doğu ve Güneydoğu illerinin birçoğu benzer konumda. Ama tam sondasınız bu sonunculuğu da yakın komşu Muş'tan devir almışsınız; bu sadece bir iller arası sıralama değil: büyük bir itirazdır aslında. Biz bu kadar mı olacağız? diye haykıran bir ses. Ve bu haykırış sahipsiz bırakılmış.

Sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara, yerel medyaya bakmak lazım. Beklemez mi bu tablo bir tepkiyi? Beklemez mi meslek örgütleri, yerel basın “neden biz en sonuz” diye soruyu yüksek sesle dile getirmeyi? Ama sorulamazsa, ses çıkmazsa, herkes birileri halleder diyorsa o zaman bu nihai sonuç kaçınılmazdır. Resmî kurumlar, özel teşebbüs, yerel yönetim… hepsi sorumludur. Şunu aklımıza kazıyalım: bir il sonluk olarak tarih sahnesine kaydedilecekse, bu hepimizin utancıdır. Asla Ağrı’nın kaderi böyleymiş diyerek kenara çekilme hakkımız yok.

Çözüm üretmek zorundayız. Önce eğitim: Ağrı’da genç nüfus var ama altyapı, öğretim kalitesi ve mezunların istihdam edilmesi büyük sorun. Eğitim-istihdam döngüsü işlemiyor. Sendikalar, üniversite, meslek odaları bu döngünün içine girip burada iş yok yerine burada iş yaratılır diyebilmelidir. Yerel medya bunu gündeme almalı: Neden bu kadar geride kaldık? sorusunu alışkanlık haline getirmeli. Resmî-özel işbirliği kaçınılmazdır.

Özel teşebbüs ve yatırımcıların Ağrı’ya yönelmesi için cazibe yaratılmalı. Sanayi, turizm, tarım, lojistik… Bu illerin sahip olduğu potansiyel görmezden gelinemez. Ama yatırım gelmiyor çünkü güven, altyapı, ulaşım, lojistik gibi temel kavramlar eksik. Yerel yönetim ve sanayi odası birlikte bir Ağrı Yatırım Vizyonu hazırlamalı; teşvik mekanizmalarıyla, girişimcilik destekleriyle yaygınlaştırmalı. Sivil inisiyatiflerle birlikte kamu-özel işbirliği köprüsü kurulmalı.

Yerelden kalkınma ve toplumsal katılım. İl halkı yalnız bırakılmamalı; kadın kooperatifleri, genç girişimciler, kırsal kalkınma projeleri aracılığıyla kendimiz yapıyoruz iradesi desteklenmeli. Sendikalar da çalışma koşullarını, iş gücünü, mesleki eğitimi gündeme almalı. Yerel medya, yalnızca haber geçmekle kalmamalı, fikir üretmeli, proje takibi yapmalı. Bu tablo bize sadece eksi puanı göstermiyor; aynı zamanda ne yapılacak? sorusuna da ışık tutmalı.

Ve son olarak: bu tablo Ağrı’nın hak etmediği bir tablodur. Doğu’nun soğuğu, coğrafyasının zorluğu, ulaşım engelleri tek başına mazeret değildir. Geri bıraktırılmışlık hali, herkesin gözünü kapatmasıyla derinleşir. Şimdi sırada kim var? Yerel yöneticiler, sendika temsilcileri, üniversite, sivil toplum liderleri… hepsi biz de bu işin içindeyiz demeli. Alternatif çözümler ortak akılla üretilmeli; bu iş lokal kahramanlıklarla da yürür. Var olan potansiyeli harekete geçirmek için geç değil; fakat zaman hızlı geçiyor. Bu tabloya seyirci kalırsak, yarın bir başka raporda yine sonuncu il Ağrı başlığını okuruz. Ve o gün geldiğinde, biz sessizdik demek artık geç olur. Son söz olarak bu tabloyu bilimsel saha çalışmaları, toplantılar, seminerler ve kongreler ile tersine çevirmek mümkün. Bu da Ağrı İ. Ç. Üniversitesinin vizyonerliği ve gayreti ile bir nebze olur.