Bir gazetecinin Anadolu’ya bakışı, bazen haritalarda gözle görülmeyeni görebilme cesaretidir. Sabah’ta kaleme aldığı “Orda bir Ağrı var uzakta” başlıklı yazısında Yavuz Donat, İstanbul-Ağrı arası mesafenin 1.400 kilometre olduğuna dikkat çekerken, “serhat” tabelalarının şehri simgelediğini yazıyor. “Serhat İş Merkezi… Serhat İlkokulu…” gibi isimlerle kent gündemine işleyen bu kimlik vurgusu, Doğu’nun en uç sınırındaki Ağrı’nın hem coğrafi hem zihinsel sınırlarını hatırlatıyor.
İşte bu duygu ve düşüncelerle yola çıkan Donat, iş insanı İbrahim Çeçen ile birlikte Ağrı’ya yöneldi. Bu anlamlı ziyaretin açılış kısmında şehrin simgesel noktalarında programlar düzenlendi, hem valilik hem de üniversite yetkilileriyle görüşmeler yapıldı. Valilik ziyaretinde, kent yöneticileri son yıllarda yaşanan dönüşümü tüm çıplaklığıyla aktardı. Özellikle kış şartlarının ağır geçtiği bu coğrafyada, “Kara kış gelmeden Ağrı’ya gidelim mi?” diyen Çeçen’in çağrısı dikkat çekiciydi; Donat da bu çağrıya “Varım” diyerek yanıt verdi. Valilikteki görüşmelerde, ulaşım projeleri, altyapı yatırımları ve göçle mücadele politikaları ön plana çıktı.
Üniversite boyutunda değerlendirildiğinde, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin şehir ve çevre iller üzerindeki çok yönlü etkisi giderek daha belirgin hale gelmektedir. Geniş kampüs yapısı, artan öğrenci potansiyeli ve yerel kalkınma odaklı araştırma projeleriyle AİÇÜ artık yalnızca bir eğitim kurumu değil, bölgesel kalkınmanın stratejik bir aktörü konumuna yükselmiştir.
Bu bağlamda Donat’ın ifadesiyle, “Bir üniversite şehri değil, bir şehir üniversitesi” tanımı, AİÇÜ’Nİn kentle kurduğu karşılıklı etkileşimi ve toplumsal entegrasyonu özlü bir biçimde yansıtmaktadır. AİÇÜ Rektörü Prof. Dr. İlhami Gülçin, sahip olduğu akademik birikim, yönetsel vizyon ve etik duruşuyla yalnızca yerel değil, uluslararası akademik camiada da tanınan bir bilim insanıdır. Her ne kadar Ağrılı bir kökene sahip olsa da, Gülçin’in vizyonu coğrafi sınırları aşan bir evrensellik taşımaktadır. Göreve geldiği günden itibaren gerçekleştirdiği liyakat temelli atamalar ve şeffaf yönetim anlayışı, hem akademik personel hem de yerel halk nezdinde yüksek bir güven ve takdir oluşturmuştur.
Rektör Gülçin’in liderliğinde üniversite, kısa sürede hem yerel hem de ulusal düzeyde toplumla bütünleşen bir yapıya dönüşmüştür. Üniversite bünyesinde düzenlenen bilimsel sempozyumlar, kültürel etkinlikler ve halk konserleri, akademik camiayı, bölge halkını da kapsayan katılımcı bir üniversite modeli oluşturmuştur. Ayrıca, ulusal ve uluslararası düzeyde tanınmış bilim insanları ile sanatçıların AİÇÜ’ne davet edilmesi, üniversitenin kültürel ve entelektüel etkileşim merkezi haline gelmesini sağlamıştır.
Ziyarete eşlik etmek beni ziyadesiyle mutlu etti. Özellikle yerel basının gündemini ve halkın beklentilerini Donat’a doğrudan aktarma rolünü üstlendim. Hürses gazetesi yayıncılığının yerelde güçlü bir etki alanı olduğunu herkes bilir; şehrin kültürel, sosyal ve ekonomik dönüşümünü hem habercilik hem de kamuoyuyla köprü kurma göreviyle taşımıştır. Cumhuriyet Caddesi, Erzurum Yolu, Kağızman Caddesi yönünde yapılan birebir halk ziyaretlerinde; esnafla, öğrenciyle, ev hanımıyla kısacası Ağrı ile doğrudan temaslar kuruldu. Donat’ın yolda durup sohbet ettiği insanlar, “Artık bu şehirde umut var” diyor; “Tren ne zaman gelecek?” sorusu, bu coğrafyada “gelecek ne zaman gelecek?” sorusuna dönüşüyor. Terörsüz Türkiye vizyonu, bu sokak ziyaretlerinde somut bir karşılık buluyor.
Sonuçta, bu ziyaret; geçmişle bugünü birleştiren, yerel iradeyi ulusal vizyonla buluşturan bir köşe yazısı haline geliyor. Donat’ın kalemi, yalnızca Ağrı’nın manzarasını değil, onun iç sesini de duyuruyor. Orda bir Ağrı var, uzakta değil; aksine, yenilikleriyle, vefasıyla, umutlarıyla bu coğrafyanın tam ortasında yükseliyor.