DEM Parti adına konuşanlar her seferinde “Kürt sorununun demokratik çözümü” deyip “Devletin bu konuda adım atması” gerektiğini vurguluyorlar.

Öyle bir algı oluşturuyorlar ki sanki silah bırakmanın şartı buymuş gibi.

O zaman hatırlatıyorum:

Öcalan 27 Şubat’taki tarihi çağrısında ayrı bir ulus-devlet, etnik temelli federasyon veya başkaca bir statü talebinde bulunmuyor. Hatta kültüralist taleplerin dahi süreci baltalamaması gerektiğini söylüyor.

Öcalan’ın açıklamasının hiç bir yerinde “Kürt sorunu”na, ne de “Kürt sorununun demokratik çözümü”ne atıf var.

Şimdi soruyorum:

-DEM yetkililerinin Öcalan’ın gündeme dahi getirmediği konuyu her seferinde “Kürt sorunu” diyerek gündeme taşımasının anlamı ve gereği nedir?

-DEM Parti “Kürt sorunun demokratik çözümü”nden tam olarak ne anlıyor ve sorunun çözümü için hangi somut adımların atılması gerektiğine inanıyor?

-DEM’in Kürtler için talep ettiği statü tam olarak nedir?

-Bir de geldiğimiz bu noktada “Kürt sorunu” derken kastettikleri şeyin tam olarak ne anlama geldiğini de açıklarlarsa herkes öğrenmiş olur.

-Son sorum da şu olsun: Demokratik çözüm dedikleri her neyse bunu silah bırakmanın şartı olarak mı görüyorlar? Devlet DEM’in tüm taleplerini yerine getirdiğinde o vakit DEM kendisine gayrı ihtiyaç olmadığına karar verip kendini kapatma yoluna mı gidecek? Siyaset marifetiyle ve toplumu ikna yöntemiyle elde edilebilecek talepleri silah bırakmanın şartına indirgemek demokratik siyasetin meşruluğunu ortadan kaldırmaz mı?

HAMİŞ

Umarım toplumun bu süreçte DEM’in durduğu yeni yeri anlaması için iyi niyetle sorduğum bu sorulara cevap verilir.

Demokratikleşmeyi silah bırakmanın şartı olarak görmeye ne kadar karşıysam, Türkiye için ve hepimiz için olmazsa olmaz önemde gördüğüm demokratikleşmeyi bir o kadar da savunanlardanım.

Bütünüyle demokratik temelde herkesi kapsayan ve herkesin temsilini farklılıkların kabulü ekseninde sağlayan Türkiye Yüzyılı’nı bu yüzden yüksek sesle savunanlardanım.