Ağrı’da yaşayan biri olarak her sabah aynı manzaraya uyanıyorum: Ziraat Bankası önünde metrelerce uzayan kuyruk. Çiftçisi, emeklisi, esnafı, öğrencisi… Herkes sırada, herkes beklemede. Çünkü Ağrı’da yalnızca tek bir Ziraat Bankası şubesi var. Evet, yanlış duymadınız: Bir şehir, dört gişe, binlerce insan ve sonsuz bir bekleyiş.

Kars’a bakıyoruz, nüfusu Ağrı’nın yarısı kadar bile değil ama iki hatta üç Ziraat şubesiyle hizmet veriyor. Ya Ağrı? Doğu’nun kadim şehri, tarım ve hayvancılığın bel kemiği olan bu topraklar neden hep görmezden geliniyor?

Ziraat Bankası’nın Genel Müdürü Sn. Alpaslan Çakan, Malazgirtli. Yani bu bölgenin insanı. Bölgemizin sorunlarını, potansiyelini ve yükünü en iyi onun anlaması gerekmez mi? Ağrı’da bir Başak Kart almak için günlerce bekleyen çiftçileri, kredi talebiyle kapı kapı dolaşan köylüleri görmesi gerekmez mi?

Bu bankanın adı Ziraat. Yani toprağın, çiftçinin, üreticinin bankası. Ama Ağrı’daki üretici, Ağrı’daki çiftçi bu bankaya ulaşamıyor. Sadece fiziksel anlamda değil, bürokratik anlamda da dışlanmış hissediyor.

Gelin bir sabah Ziraat Bankası önünde bekleyen yaşlı bir emeklinin yanına oturun. Size kuyrukta geçirdiği saatleri, kaç kez geri çevrildiğini ve ayakta nasıl beklediğini anlatsın. Ya da bir çiftçiye sorun, neden hâlâ Başak Kart alamadığını.
Cevap aynı: “Yetişemiyorlar, tek şube, dört gişe, sıra çok.”

Peki çözüm ne?

Çözüm çok zor değil. Ağrı’ya en az bir ek Ziraat şubesi açılmalı. Mobil şubeler devreye sokulmalı. Randevulu sistem aktif şekilde yaygınlaştırılmalı. Ve en önemlisi, çiftçiye ulaşan şube sayısı artırılmalı.

Çünkü Ağrı üretmek istiyor. Çünkü Ağrı, Ziraat Bankası’nın gerçek anlamda “çiftçinin bankası” olduğunu hissetmek istiyor.
Ve artık bu sitemin, bu bekleyişin son bulmasını istiyor.