MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Ülkü Ocakları Genel Merkezi bünyesinde, Başbuğumuz Cennet Mekan Alparslan Türkeş’in teşvikiyle ‘Kon’ adıyla bir Türkçe-Kürtçe dergi çıkarmıştık… İlk sayısı Ocak 1979’da çıkan ‘Kon’un kapak yazısında ‘Doğuya uzanan emperyalist elleri kıracağız’ cümlesi yazılıydı. Dergi 10 bin adet basılmıştı.” ifadelerini kullandı.
Bu paylaşımı alıntılayan AK Partili Orhan Miroğlu ise, “Aynı yıllarda 1977’de Kürt aydınları Roja Welat adıyla Kürtçe-Türkçe bir gazete çıkardı. İlk sayısından beş yüz adetle… Nusaybin’e arkadaşım Nuri Sınır’la beraber girmek isterken gözaltına alındık ve tutuklandık.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Yıldız’ın vurgusu, 1979’da milliyetçi bir yapı içinde Kürtçeyi de kapsayan bir derginin yayımlandığı üzerine olurken; Miroğlu’nun yorumu ise, bu tür çok dilli yayın girişimlerinin daha önce, siyasi baskı koşulları altında da denendiğini göstermesi yönünde oldu.
Feti Yıldız’ın paylaşımında, “Ülkü Ocakları Genel Merkezi bünyesinde, Başbuğumuz Cennet Mekan Alparslan Türkeş’in teşvikiyle “Kon” adıyla bir Türkçe-Kürtçe dergi çıkarmıştık. Ancak şartların yetersizliği yüzünden kısa zamanda kapanmıştı. İlk sayısı Ocak 1979’da çıkan “Kon”un kapak yazsısında “Doğuya uzanan emperyalist elleri kıracağız” cümlesi yazılıydı. Dergi 10 bin adet basılmıştı.
150 Yıl önce, Diyarbakırlı Ali Emirî 1857 - 1923) Türk’ün temel kitabı Divanu Lügati’t-Türk’ü ortaya çıkardı. Paha biçilemez 16 bin kaynak kitabını “Türk milleti”ne bağışladı. İstanbul-Fatih’te Millet Kütüphanesi’nde onun bağışladığı kitaplar muhafaza edildi.
“Türkçülüğün Esasları”nı yazan Ziya Gökalp’tan (1876-1924) bahsetmeye gerek var mı? İtilaf Devletleri İstanbul’u İşgal edince Malta adasına sürgüne gönderildi. Osmanlı döneminin tanınmış isimlerini, 1922’de esaretten kurtaran Mustafa Kemal Paşa oldu. Türklerin elindeki İngiliz rehineler karşılığında Ziya Gökalp ve daha nice isim hürriyetine kavuştu. Önce Ankara’ya sonra Diyarbakır’a geçen Ziya Gökalp, memleketinde Küçük Mecmua’yı çıkardı, etnisiteleri “Türk” çatısı altında topladı. Cahit Sıtkı Tarancı, Diyarbakırlıdır ve neredeyse bir asır önce memlekette “Kardeş kavgasına bir nihayet olsun” demişti.
Bazı mütareke aydını kafalılar tarafından ne yazık ki “Diyarbakır” deyince, bir başka “memleket” görülmek isteniyor. Türk milliyetçiliği “etnik temel”e hiçbir zaman dayanmamıştır. Aynı duygu ve düşünceleri paylaşmış bütün etnik gruplar “Türk” çatısı altında toplanmışlardır. Türk milliyetçiliğini aksiyoner hâle getiren Başbuğumuz Alparslan Türkeş, Ziya Gökalp’in şu sözünü çok sık kullanmıştır: “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir; Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir.” Terörsüz Türkiye yolunda Milli Dayanışma ,Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çerçeve “hukuk raporunu” dinlemeler tamamlandıktan sonra hazırlamaya başlayacaktır.
"Roja Welat" ve demokrasi vurgusu
AK Partili Orhan Miroğlu ise Feti Yıldız'ın paylaşımını alıntılayarak 1977 yılında Kürt aydınları tarafından "Roja Welat" adıyla Kürtçe-Türkçe bir gazete çıkarıldığını ifade etti. Miroğlu, gazetenin ilk sayısından beş yüz adetle Nusaybin'e girmek isterken arkadaşı Nuri Sınır ile birlikte gözaltına alınıp tutuklandıklarını aktardı. O dönemdeki hukuki belirsizliklere değinen Miroğlu, savcıların Kürtçe bir yayınla ilk defa karşılaştığını ve ne yapacaklarını bilemediklerini anlattı. "Valla bir şey anlamadım, hadi sizi tutuklayayım, duruma sonra bakarız!" diyen savcının sözlerini alıntılayarak dönemin atmosferini gözler önüne serdi.
Miroğlu, "Roja Welat gazetesinin en önemli amacı Kürtçe bir gazete çıkarmanın mümkün ve bu dilin güçlü olduğunu göstermekti." dedi. Yıldız'ın paylaşımından hareketle, Ülkücü camianın da aynı tarihlerde, "başkaları Kürtçe’yi istismar etmesin ve Kürtler ve Türkler’in arasına kimseler nifak sokmasın diye aynı tarihlerde yani 12 Eylül’e çeyrek kala Kürtçe’yi de kullanan bir gazete çıkardığını." anladığını belirtti.
Orhan Miroğlu, güncel meselelere de değinerek, "Emperyalistler’in sadece Kürtler için değil, Türkler, Araplar ve bu coğrafyada yaşayan başka milletler ve topluluklar için tahayyülleri ve hesapları hep oldu ve olacak." vurgusunu yaptı. Kürtlerin siyonistlerle işbirliği yapma heveslisi bir halk olarak gösterilmekten ve olağan şüpheli muamelesi görmekten rahatsız olduğunu ifade etti. "Kürtler Emperyalistlerin elinden kurtarılmayı değil, eşit olmayı bekliyorlar." diyen Miroğlu, kendi tarihimize ve coğrafyamızın çok etnisiteli, çok dilli/dinli ve çok kültürlü mirasına sahip çıkmanın önemini vurguladı.
Miroğlu, konuşmasının sonunda Selahattin Demirtaş'ın özgür kalması meselesine de değinerek, bunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları sonucu değil, "bizim mahkemelerimizin alacağı kararların sonucu olması gerektiğini" dile getirdi. Devlet adamları ve hukukçuların 1977'de Kürtçe bir gazete hakkında karar veremeyen hukukçulara benzememesi gerektiğini belirterek, "SDG ve Şam’ı uzlaştıran ülke Türkiye olmalıdır." mesajını verdi.