Şara-Abdi arasında Şam’da imzalanan 10 Mart mutabakatını açıp okumadan sadece “silah bırakma” lafı üzerinden bozguncu ve suçlayıcı laflarla konuşmayı marifet bilen o içimizdeki süreç karşıtlarını üzecek haber şu: Mutabakatta yer alan idari ve askeri kurumlarla Suriye yönetimine entegrasyon süreci yapılan müzakerelerle tamamlanmak üzere.

10 Mart mutabakatının ilk üç maddesini o süreç karşıtları bir zahmet açıp okusunlar.

Onlar iki taraf arasında kabul edilen maddeler.

Bir zahmet açıp okuyun.

O maddelerin hiç birinde “koşulsuz silah bırakma” olmadığını, tersine o koşullar gerçekleştiğinde “idari ve askeri kurumların bir bütün olarak entegre edileceği” ve bunun nasıl olacağınının da karşılıklı müzakerelerle yıl sonuna kadar belirleneceği maddesinin yer aldığını göreceksiniz.

Güvensizlikler doğal.

Zaman zaman türbülansların yaşanması da doğal.

Entegrasyon sanıldığı kadar kolay gerçekleşen bir olay değil.

Gönüllü entegrasyon toplumsal rızayı gerektirir. O yüzden diyalog ve müzakere olmadan olmaz.

Zoraki entegrasyon için karşıdakinin rızası aranmaz.

Askeri güçle ve kaba kuvvetle sağlanmaya çalışılan zoraki entegrasyon projesi Suriye’yi paramparça etti ve o projenin sahibi olan Baas rejimini de tarihe gömdü.

Şimdi olan gönüllü entegrasyon.

O yüzden 10 Mart mutabakatının ilk 3 maddesi çok önemli.

Şam’da herkesi içine alan güçlü bir demokratik merkezin inşası ve bölge halklarının rızasını merkeze alan yerel yönetim modelinin inşası.

Egemenliğin ve gücün ortaklaştırılarak merkezileştirilmesi.

TİMBİR’den Google’a dava!
TİMBİR’den Google’a dava!
İçeriği Görüntüle

SDG Suriye gücünün bir parçasına dönüştürülüyor.

“Hepimiz eşitiz Suriye!” denkleminde demokratik temsile dayalı birlikçi bir çözüm modeli üzerinde anlaşmaya varılmak üzere.

Süreç tamamlanır inşaallah.

Suriye’deki düğüm çözüldüğünde içerde başlattığımız süreç çok kısa bir zaman içinde tamamlanmış olacaktır.

Herkes bilsin ki Suriye’deki düğümü çözen de içeride başlattığımız süreçtir.

Süreç olmasaydı, Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı temelinde ortaya koyduğu yeni paradigma ve bu paradigma doğrultusunda SDG liderliğine gönderdiği uyarı ve tavsiyeler olmasaydı SDG asla Şam yönetimi ile bu tarz gönüllü bir entegrasyon yoluna gitmez, kendi bölgesindeki statükosunu korumak için ölümüne mücadele ederdi.

Süreçten bağımsız okumalar ve Türkiye’nin perde gerisinde çözüm için oynadığı belirleyici rolü görmezlikten gelmek, hem sürecin mimarlarına hem de Erdoğan liderliğindeki Türkiye’ye haksızlık olur.

Görünürdeki sertlikler bazen çözüme giden yolu açmak içindir.

Her şey sadece görünür olandan ibaret değildir ve bazen görünür olan oldurmaya çalıştığınız amaca ulaşmak için gereken şeydir.

Aslolan sonuçtur.

Türkiye sürecin selameti için gerekli olan bütüncül çözüm odaklı politikasını başarıyla tamamlamak üzeredir.

Bizim gördüğümüz budur.

Bize sevindiren de budur.