Bunu daha önce ben de defalarca yazdım.
Gazetecilik ünvanını taşıyanlar şu veya bu partinin militanlığını kendilerine kişisel iktidar alanı açmak için yaparlarsa, hatta ötesine gidip sanki o partilerin sözcüleriymiş veya o partiler tarafında ekranlarda görevlendirilmişler algısı oluştururlarsa hem gazetecilik mesleğine hem de o partilere zarar verirler.
Siyaseti siyasetçiler yapmalı.
Gazeteciler kendi kişisel görüşlerini objektif çerçevede kalarak yapmalı.
O yüzden mahalli seçimlerden hemen sonra ısrarla yeni bir medya düzenine vurguda bulundum durdum.
Umarım bu medya-siyaset ilişkisi artık yerli yerine oturur.
Ve dilerim eş-dost ahbap ilişkisi üzerinden ekranlara monte edilenlerle ilgili yanlış uygulamadan vazgeçilir.
Zira önerilen isimler bir dönem sonra o Tv kanalları üzerinde bir tür hakimiyet kurmaya başlıyorlar. Arkalarındaki gücü kendi güçleri sanarak. Tv kanallarının sahipleri ve yöneticileri de istemeyerek de olsa buna boyun eğiyorlar.
Bu yanlış ve çarpık medya-siyaset ilişkisi hem medyaya hem siyaset kurumuna ve partilere zarar veriyor. Özellikle de AK Parti’mize.
Bir bakıyorsunuz adam asker emeklisi, yayınlanmış anlamlı bir tek makalesi ve kitabı yok ama ülkenin en önemli meseleleri hakkında özellikle de PKK, Kürt, Suriye vb konularda ellerindeki çubuklarla istihbaratçı ve güvenlik uzmanı sıfatıyla hem ahkam kesiyorlar hem de hükümete rota çizmeye çalışıyorlar.
Bir bakıyorsunuz isimlerinin altında “istihbarat ve güvenlik uzmanı” yazanların -ki kendileri öyle yazılsın istiyorlar- istihbarat ve güvenlik alanlarında yayınlanmış kayda değer bir eseri yok.
Bir bakıyorsunuz isminin altına “siyasetbilimci” yazdıranların konuyla alakalı bir tek makaleleri yok.
Bu medya düzeni inandırıcılığını ve saygınlığını yitirdi artık.
Çok yazık!
