Cumhurbaşkanımız dün de altını çizerek vurguladı:

“Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz.”

Savaşta bir tarafın galip gelmesi, kazanç hanesine yazılacak bir husus değildir.

Çünkü galibin de kaybettiği çok şey vardır.

Savaş sonrası galiplerin tüfekle dayattığı barış, kaybedenin kabule mecbur kaldığı ama özünde yeni bir savaşı barındırdığı bir barıştır.

O yüzden cumhurbaşkanımız adil bir barışa vurgu tapıyor.

Tüfekle dayatılan bir barış veya zoraki bir barış gerçekte barış değil, konjonktürel bir teslimiyet veya boyun eğmedir.

Adil ne barış peki nasıl bir barıştır?

Gönüllü bir barıştır.

Gönülden benimsenerek yapılan bir barıştır.

Tarafların hak ve hukukunun yanısıra onurunun da korunduğu bir barıştır.

Yenme-yenilme duygusunu hatırlatmayacak bir barıştır.

Güçlünün sadece güç marifetiyle dayattığı barış asla kalıcı olmaz.

Ama gönüllülük temelinde yapılan adil bir barış kalıcı olur ve herkese kazandırır.

Bir Müslümanın barış tasavvuru, adalet eksenli olur.

Mehmet Metiner: “Devlet Bahçeli’den keşke ders alsalar”
Mehmet Metiner: “Devlet Bahçeli’den keşke ders alsalar”
İçeriği Görüntüle

Savaşmak zorunda kaldığında yenen taraf olsa bile.

“Tüfekle nizam” sağlayabilirsiniz bir süreliğine ama kalıcı barışı tesis edemezsiniz.

O yüzden savaşarak kaybetmektense adil nir barışı sağlayarak kazanmayı sağlayan bir anlayış üzre olmalıyız.

Savaş en son tercihtir.

Dahası savaşta yendiklerinize gösterdiğiniz adalet, barışın seyrini belirler.

Bilinsin ki zulüm ile abad olunmaz.

İki kelime baş ucumuzda durmalı hep:

Adalet ve barış.

Her haliyle adaleti esas alanlar ancak kalıcı barışı tesis edebilirler.

Başkasına tüfeğin ucunu gösterenler değil!

“Ya dediğime boyun eğersin ya da boynunu biçerim!” diyenler değil!

Başkalarının hukukunu ve onurunu kendi hukuku ve onuru bilenler ancak yeryüzünde gerçek adaletin temsilcileri olabilirler.

Yendikleri halklara zulüm ile barış antlaşması dayatanlar veya zulüm ile hükümranlık kuranlar değil!