DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN 20797541,51%
Ağrı
18°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Ağrı Barosu’ndan, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftası’nda Açıklama

Ağrı Barosu’ndan, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftası’nda Açıklama

ABONE OL
15:38 | 15 Aralık 2023 15:38
Ağrı Barosu’ndan, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftası’nda Açıklama
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ağrı Barosu Başkanı Avukat Serdar Günakın ve diğer avukatlar, Ağrı’da ve tüm Türkiye’de yaşanan hak ihlalleri karşısında olduğunu yansıttığı 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftası’nda bir basın açıklamasında bulundu.

Ağrı Barosu Başkanlığı tarafından yapılan basın açıklamasında, “Açıklamamıza başlarken, 2015 yılının 28 Kasım’ında Diyarbakır ile özdeşlemiş Dört Ayaklı Minare önünde karanlıkta bırakılmaya çalışılan bir suikast sonucu katledilen değerli hukuk insanı, insan hakları savunucusu, meslek rehberimiz Av.Tahir Elçi’yi ve isimlerini sayamadığımız tüm hak savunucularını saygıyla, minnetle ve özlemle anıyoruz.

Değerli Basın Mensupları, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabul ve ilanının 75. Yıldönümündeyiz. İnsanlık ailesinin hak ve eşitliğe dair büyük mücadelesi sonucunda 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen Evrensel Bildirge’nin başlangıç bölümünde tam da olması gerektiği şekilde,insanlık ailesinin bütün üyeleri için eşit, bölünemez ve devredilmez hakların tanınmasının, dünyada özgürlüğün, adaletin ve barışın temeli olduğu vurgulanmıştır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirtildiği gibi barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve insan onurunun korunması her birey için mutlak nitelikte olup bu konuda Evrensel Beyannameye imza atan devletleri bu hakların korunması ve güvence altına alınması hususunda üstlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye çağırıyoruz.

Türkiye’nin 6 Nisan 1949 tarihinde imzaladığı ve yükümlüklerini kabul ettiği bu bildirgenin gereklerini yerine getirmede, geçmişten günümüze sözleşmede teminat altına alınan kişi hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi konusunda yeterli derecede gerekli adımları atmadığı değerli kamuoyunun da malumudur.
Türkiye’nin kuruluşundan beridir devam eden güvenlikçi politikalar ülkede insan haklarına dayalı bir sistemin ve demokratik bir toplum düzeninin oturmasının önündeki en büyük engel olmaya devam etmektedir. Bu güvenlikçi politikalar 2023 yılında da en üst düzeyde devam etmiş ve birçok hak ihlaline sebebiyet vermiştir. Ülkenin farklı etnisitelerden oluştuğu gerçeği karşısında ülkedeki hak ve hukuka dair uygulamalarda da adeta farklı hukuk rejiminin uygulandığına şahitlik etmekteyiz. Bu kapsamda ülkedeki demokrasi zeminini adeta felç eden kayyum uygulaması tüm itiraz ve mağduriyetlere rağmen bölgemizde 2023 yılında da devam etmiştir.

Anayasa’nın 67. Maddesinde düzenlenen “Seçme ve Seçilme Hakkı”nın ağır ihlali olarak nitelendirdiğimiz kayyum uygulamalarının hala devam etmesi,toplumun iradesinin idari merciler tarafından tanınmamaya yönelik bir keyfilik olduğu kamuoyunun da malumudur. Bu durumun bölgemiz özelinde Türkiye’nin demokratik düzenine,yurttaşların hak ve hürriyetlerine yönelik açık bir saldırıdır. Karar mercilerini ivedilikle toplumun iradesine saygı duymaya ve kayyum uygulamasına son vermeye,seçilen yöneticileri tüm haklarıyla birlikte görevlerine iade etmeye çağırıyoruz.

Anayasa’nın 67. Maddesinde düzenlenen “Seçme ve Seçilme Hakkı”nın ağır ihlali olarak nitelendirdiğimiz bir diğer husus da 14 Mayıs 2023 seçimlerinde Hatay ilinden milletvekili olarak seçilen Şerafettin Can ATALAY’ın halen cezaevinde tutuluyor olmasıdır. Bu konuda geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi tarafından mahpusluğunun hak ihlali teşkil ettiği ve derhal tahliye edilmesi gerektiğine ilişkin kararı önce İstanbul 13.Ağır Ceza mahkemesi tarafından dikkate alınmamış,daha sonra bu mahkemenin dosyayı Yargıtay 3.Ceza Dairesi’ne göndermesi sonucunda ilgili daire vermiş olduğu karar ile Anayasa Mahkemesi kararını tanımadığı gibi hak ihlali veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunacak kadar hukuk düzeninin dışına çıkmışlardır.

Ülkenin hukuk rejimini denetleme makamı olan bir diğer ifade ile hukuk devleti ilkesinin koruyucusu konumundaki Anayasa Mahkemesi’ne yönelik bu hukuk dışı tavra üst düzey devlet görevlileri de destek vermiş ve nihayetinde Anayasa Mahkemesi’nin gayri milli olarak nitelendirecek derecede ileriye gitmiştir.
Yargı çözüm üretme mercidir. Sorun üretme merci değildir. Ülkede adalete ve yargı kararlarına yönelik güveninin neredeyse diplere vurduğu bu dönemde toplumun gözünde yargının imajını daha da zedeleyecek, toplumda yargıya yönelik güvensizlik duygusunu besleyecek eylem ve söylemlerden kaçınılması gerekmektedir. Bu sebeplerle ivedilikle Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının uygulanması çağrısında bulunuyoruz.

Değerli Arkadaşlar; Bilindiği üzere Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden biridir.Avrupa Konseyi’nin hak ve özgürlüklere ilişkin kabul etmiş olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Türkiye de taraftır. Bu sözleşmenin ihlali noktasında yargı merci olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları da Anayasa’nın 90’ıncı maddesi uyarınca ulusal hukukun ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak iç hukukun ayrılmaz bir parçası olan, iç hukuktaki mevzuatla çatışması halinde Anayasa m.90 uyarınca üstünlük tanınan AİHM hukuku bu ülkede son yıllarda ısrarla uygulanmamaktadır.

AİHM hukukunu tanımamaya yönelik keyfilik 2023 yılında da devam etmiştir. Anayasaya açıkça aykırı olan bu keyfilik ile en açık örneğiyle HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve sivil toplum aktivisti Osman KAVALA olmak üzere birçok yurttaş cezaevlerinde tutulmaya devam etmektedir. Bu konuda yargı mercileri başta olmak üzere kamu gücünü kullanan tüm görevlileri varoluş amaçlarına,bir diğer ifadeyle Anayasa’ya yeminleri doğrultusunda uygun davranmaya davet ediyoruz.

Aynı şekilde AİHM’nin yakın zamanda verdiği Yalçınkaya/Türkiye kararı doğrultusunda gerek KHK kapsamında gerek ise diğer ceza soruşturma ve kovuşturmaları kapsamında mağdur edilen insanların mağduriyetinin bir an önce giderilmesini talep ediyoruz.

Değerli Arkadaşlar; Son yıllarda yurttaşların ten temel haklarından biri olan “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü” haklarının illerdeki mülki amirlerin kararlarıyla keyfi olarak engellendiğini görmekteyiz. Yargının denetiminin “yetişemediği” bu uygulamalar toplum hukukuna yönelik açık bir hak ihlalidir.

Sizlerin de malumu olduğu üzere bu ülkede 2012 yılından başlayıp 2015 yılında sonlandırılan ve toplumsal bir barış, helalleşme amacını taşıdığına inandığımız Çözüm Süreci yaşandı. Bu sürecin toplumun tüm kesimlerindeki olumlu karşılığı gösterdi ki,Kürt Meselesi’nin çözümü ideoloji ve siyaset üstü olup toplumsal bir ihtiyaçtır.Bu kapsamda Kürt Meselesinin çözümünün, Tahir ELÇİ’nin de vurguladığı üzere silah,çatışma ve operasyon dışı yöntemler ve diyalogdan geçtiğini ifade etmek istiyoruz.

Değerli Basın Mensupları; Geçtiğimiz yıl da ülkede en çok baskı ve saldırıya uğrayan kesimlerden biri de basın mensupları olmuştur. Mesleğinin varlık amacı gereği kamuoyuna doğru bilgiyi en kısa sürede ulaştırarak kamuoyunun bilgi edinme hakkını işlevsel kılan basın emekçileri özellikle sosyal medyada çok ciddi hedef göstermelere maruz kalmışlardır. Bu hedef göstermeler sonucunda bağımsız ve tarafsız basına yönelik sansürün kalıcılaştırması amacıyla yürürlüğe konulduğunu düşündüğümüz “Dezanformasyonla Mücadele Yasası” kapsamında bir çok basın mensubu hakkında soruşturmalar açılmış ve nihayetinde tutuklanmışlardır.

Yargı da vermiş olduğu kararlar ile bu linç ve susturma saldırılarına yol açmıştır. Ancak yurttaşın hak ve özgürlüklerinin teminatı olan yargıdan bağımsız ve tarafsız kalmasını, hedef gösterme uygulamalarının yurttaşın hak ve hukukunu rehin almasına müsaadeye yer vermemesini bekliyoruz. Yazılı ve sözlü basında,sosyal medyada yapılan hedef göstermeleri siyasi iklimden kaynaklandığını hatırlatır,yargıya siyasetin gölgesinin düşmemesi gerektiğini önemle vurguluyoruz.

İnsan Hakları alanında dikkat edilmesi gereken alanlardan birisi de cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin durumudur. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde merkezimiz bu konudaki tespit raporunu kamuoyu ile paylaşmış ve bu tespit raporu Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündemleştirilmiştir. Raporda ayrıntılarıyla dile getirdiğimiz üzere ,mahpusların haklarının ihlal edildiği,sağlıklı barınma ve beslenme haklarının temin edilmediği,özel hayata saygı haklarının dikkate alınmadan ailelerinden çok uzak şehirlerdeki cezaevlerine, revire çıkma ve hastaneye nakil konusunda büyük sorunları yaşandığı,ayrımcılığa maruz kaldıklarını tespit etmiştik. Cezaevinde tutulan kişiye yönelik suç isnadı ne olursa olsun, cezaevi uygulamasının ayrıca bir ceza olmadığını,ıslah yeri olduğunu tüm ilgililerin dikkatine sunuyoruz.

2023 yılında hepimizi derinden üzen en önemli olay, kuşkusuz 6-7 şubatta meydana gelen ve 10 ilimizi etkileyip on binlerce insanımızı hayattan kopartan yüz binlerce insanın yaralayan ve nihayetinde milyonlarda insanı evsiz bırakan Maraş depremiydi. Depremin acısı milyonlarca insanın hayatında hala aynı tazeliğini korumaktadır.

Depremde yıkılan binaların mevzuatın gerektirdiği şartları sağlamadıkları,tüm uyarılara rağmen fay hatları üzerinde konut inşatlarının yapıldığı ve bu konuda kamu makamlarının görevlerini ihmal ettiklerini depremin acısıyla beraber yeniden öğrenmiş olduk. Ancak unutulmamalıdır ki devletin görevi, yaşanan acıdan ders çıkartmak yerine acının yaşanmasını engellemektir.

Sözlerimize son verirken, İnsan hakları savunucuları olarak insanlık dramına sebebiyet verenleri şiddetle kınıyoruz. Kimden gelirse ve kime yönelirse yönelsin yetişkin, kadın,çocuk ayrımı yapmadan sivillere yönelik her türlü saldırının karşısında olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Yerleşim alanlarına yönelik bombalama ve patlama olayları en açık tabiriyle terör saldırısıdır. Uluslararası kamuoyunu bu insanlık dramının sona ermesi için sözlerden ziyade eylemlerle kararlı adımlar atmaya çağırıyoruz.

Bu düşüncelerle özelde Ağrı’da genelde tüm Türkiye’de yaşanan hak ihlalleri karşısında olduğumuzu, tüm kısıtlı imkanlara rağmen cezasızlık politikasıyla mücadeleye ve depremzede yurttaşların yaralarını sarmaya, Ağrı’da ve Türkiye’de evrensel hukuk kurallarının uygulanması, hak ihlallerinin son bulması ve insan haklarının daha sıkı güvenceler altına alınması için mücadele etmeye devam edeceğimizi kamuoyuna saygı ile bildiriyor bu temelde kamuoyunun 2023 yılının 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftasını kutlar, bu haftanın hak ve hukuk idealiyle topluma güç vermesini diliyoruz.” ifadeleri yer aldı.

 

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.