DOLAR 32,3649 -0.18%
EURO 34,6797 -0.39%
ALTIN 2.416,26-0,76
BITCOIN 20530791,78%
Ağrı
20°

PARÇALI AZ BULUTLU

13:06

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Başkan Savcı Sayan, Habertürk’e İlgi Çekecek Açıklamalar Yaptı

Başkan Savcı Sayan, Habertürk’e İlgi Çekecek Açıklamalar Yaptı

ABONE OL
14:42 | 13 Mayıs 2019 14:42
Başkan Savcı Sayan, Habertürk’e İlgi Çekecek Açıklamalar Yaptı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan Habertürk Muhabiri Kübra Par’ın röportajında, yerel seçimlerde yaratılmak istenen algı operasyonu, Ağrı’da kadınların güçlendirilmesi, Kürtlerin siyaset malzemesi yapılmaması,Terör örgütü PKK lideri Öcalan’ın  Örgütün üzerinde hakimiyetini kaybetmesi ve diğer başlıklar altında görüşlerini paylaştı.

Yerel seçimlere ilişkin konuşan Başkan Sayan, “Algı yaratmak isteyen, Türkiye’yi zor durumlarla karşı karşıya bırakmak isteyen güçlerin üzerimizde bir oyun oynadığı kanaatindeyim” ifadelerini kullandı. Savcı Sayan, terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın geçtiğimiz günlerde yayınlanan mesajı için de “Öcalan, kendi örgütünün Amerika’nın güdümüne girdiğini, Ortadoğu’da büyük bir felakete sebep olacağını ve bu felaketin altında Kürtlerin de, Türklerin de, Arapların da ezileceğini gördü. Kendi örgütüne ayar çekmeye çalışıyor, fakat örgüt onun kontrolünden çıktı” dedi

“TÜRKİYE’Yİ ZOR DURUMDA BIRAKMAK İSTEYEN GÜÇLER
İSTANBUL SEÇİMİNDE ÜZERİMİZDE BİR OYUN OYNADI”

Savcı Sayan: “Hile yapılmadan, sandıklara gereken özen gösterilerek demokratik bir seçim yapılırsa, kim kazanırsa kazansın başımızın tacıdır, saygı duyarız. Halkın iradesi hür iradedir, kimse ona karşı çıkamaz. Yeter ki ABD’nin, FETÖ’nün, Türkiye karşıtı güçlerin bu işte parmağı olmasın, organizasyonu onlar yapmasın. Onun dışında hiçbir şeye karşı çıkamayız, zaten böyle bir hakkımız da yok.”

Savcı Bey, geçen gün paylaştığınız bir tweet epeyce gündem oldu. “Hâkim güçler İstanbul’u ve Kudüs’ü işgal etmek istiyor. İstanbul seçimini bir başkanlık seçimi olarak görmeyin, İstanbul Kudüs’tür, hâkim güçler İslam’ın iki başkentini işgal etmek istiyor. Oyun bunun üzerine kurulmuş, seçim işin kılıfı” demişsiniz. Halkın oy kullandığı demokratik bir seçime daha gidiyoruz. Bu anlamıyla bu tarifiniz biraz abartılı olmamış mı?

Burada abartı yok. İlk günden beri bu işin bazı güçler tarafından tezgâhlandığını söylüyorum. Dolayısıyla bunu bir siyasi partiye ya da seçmene bağlamıyorum. Algı yaratmak isteyen, Türkiye’yi zor durumlarla karşı karşıya bırakmak isteyen güçlerin üzerimizde bir oyun oynadığı kanaatindeyim. 15 Temmuz’da darbeyi gerçekleştiren güçler ve onları destekleyen Batılı güçler, İstanbul ve Ankara onlarda olmadığı için başaramadılar. Dolayısıyla Türkiye’yi yenmenin Cumhurbaşkanlığı ikametgâhlarını işgal etmekten ibaret olduğunu anladılar. Bunun üzerine oyun kurdular, bunun üzerine tezgâh kurdular. Bu tezgâhta siyasi partileri kullanmış olabilirler. Ben direkt onların bu işin bilincinde olduğunu söylemiyorum, tabanı bununla ilişkilendirmek istemiyorum. Ama bir partiyi, partinin yönetimini kullanabilirler. Bunun üzerine Türkiye’ye bir operasyon yapıyorlar.

Savcı Bey, o zaman AK Parti kazanmayınca Ankara ve İzmir işgal mi edilmiş oldu?

Hayır. Seçimin normal şartlarda kazanılması, başka bir partinin seçim kazanması, bunlar hep demokratik haktır. Ben Ağrı’da seçimi başka bir partiden aldım. Bunlar hep bizim demokratik haklarımız. “Bunlar daha önceden tezgâhlandı” diyorum. Tezgâhlanan, vatandaşın demokratik bir şekilde oyunu kullanması değil; sandık oyunlarından bahsediyorum. Sandıkta görev yapacak insanların kimliğine baktığımızda, sandıklardaki yanlışlara baktığımızda, sayım sonucunda sandıkların yüzde 10’unun sayıldığı bir ortamda 16 bin oyun nasıl heba edildiğine baktığınızda, bütün bu organizasyondan söz ediyorum. Yoksa insanların demokratik haklarını kullanmalarından, başka partiyi seçmelerinden rahatsız olmuş değilim. Bu bizim haddimize de değil. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazandığı Mersin’i, İzmir’i, Antalya’yı tartışmıyoruz. İstanbul’da apaçık bir organizasyon, apaçık bir saldırı, bir sandık operasyonu var. Bunu tartışmamız lazım. Onlar belki bugün CHP’nin lehine olduğu için karşı çıkmıyorlar ama yarın CHP’nin aleyhine dönebilir. Çünkü adamların hedefinde Türkiye var. Bugün CHP’yi kendi amaçları için kullanıyor olabilirler, fakat yarın öbür gün CHP onların işine gelmezse farklı bir partiyi kullanacaklar. Bu sefer de CHP aynı haksızlıklara, aynı organizasyona karşı çıkacak. İşaret etmek istediğimiz nokta bu ve bunu tartışmaya açıyoruz. Yoksa vatandaşın demokratik hakkını kullanmasını, oyunu başka partiye vermesini ne sorgulayabiliriz ne de sorgulamak haddimizedir. Bakın, Ağrı’nın ayakta durabilmesi için İstanbul’un düşmemesi lazım.

Ekrem İmamoğlu kazandığında, İstanbul düşmüş mü sayılıyor?

O anlamda söylemiyorum. Daha önce Nurettin Sözen de kazanmış, başka partiler de kazanmış. Birilerinin ülkemizle oynadığını, hile yaptığını söylüyorum. Bunların Ekrem İmamoğlu’nu seçme gibi bir dertleri yok. Sadece kendi amaçlarına ulaşmak için bizi, Ekrem İmamoğlu’nu, başkasını kullanabilirler. Buna müsaade etmeyelim. Ekrem İmamoğlu da AK Parti de müsaade etmesin ve vatandaşın hür iradesi sandığa yansısın. Eğer hile yapılmadan, sandıklara gereken özen gösterilerek demokratik bir seçim yapılırsa, kim kazanırsa kazansın başımızın tacıdır, saygı duyarız. Halkın iradesi hür iradedir, kimse ona karşı çıkamaz. Yeter ki ABD’nin, FETÖ’nün, Türkiye karşıtı güçlerin bu işte parmağı olmasın, organizasyonu onlar yapmasın. Onun dışında hiçbir şeye karşı çıkamayız, zaten böyle bir hakkımız da yok.

“ÖCALAN PKK’YA, ‘ABD’NİN OYUNUNA GELMEYİN,
SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE KARŞI ÇIKMAYIN,
TÜRKİYE’NİN HASSASİYETLERİNE DEĞER VERİN” MESAJI VERDİ”

Savcı Sayan: “Abdullah Öcalan, ABD’nin artık Kürtlerle oynadığını anlamış. Bunu anladığı için de bu anlamda açıklamalar yapıyor. Aslında kendi örgütüne, ‘ABD’nin oyununa gelmeyin. Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşı çıkmayın. Türkiye’nin hassasiyetlerine değer verin’ mesajları vererek yardım ediyor. Öcalan, kendi örgütünün Amerika’nın güdümüne girdiğini, Ortadoğu’da büyük bir felakete sebep olacağını ve bu felaketin altında Kürtlerin de, Türklerin de, Arapların da ezileceğini gördü. Kendi örgütüne ayar çekmeye çalışıyor, fakat örgüt onun kontrolünden çıktı.”

Bugünlerde Türkiye terör örgütü PKK lideri Öcalan’ın son açıklamasını konuşuyor. Avukatları sekiz yıl aradan sonra Öcalan’la görüştü, o da dikkat çeken bir açıklama gönderdi. “Bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç vardır. Fiziki şiddet araçlarıyla değil, yumuşak güçle; yani akıl, politik ve kültürel güçle bu süreci çözebiliriz. 2013 Nevroz bildirgesinin belirttiğimizi ifade tarzını daha da derinleştirerek ve netleştirerek sürdürülmesine kararlıyız” diyor. Suriye’ye ve PYD’ye dair de mesajları var. Öcalan’ın bu açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Amerika Birleşik Devleti Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ederken bir taşla iki kuş vurmak istedi. Birincisi, o günkü şartlarda Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye vererek, kendi amaçları doğrultusunda Türkiye’den bir şeyler kopardı. İkincisi, “Ben Abdullah Öcalan’ı Türkiye’nin başına bela ederim. Dolayısıyla her zaman benim dediğimle oturur, benim dediğimle kalkar. Türkiye’ye karşı istediğim gibi kullanırım, bu maksatla Türkiye’ye verdim” mesajıydı. Fakat bugün görüyoruz ki Abdullah Öcalan artık ABD’nin dediklerini yapmıyor. ABD’nin dediklerini yapmayınca, ABD, Abdullah Öcalan’ı PKK’dan ayrı değerlendirmeye başladı. Dolayısıyla PKK üzerinden Türkiye’ye saldırmaya başladı. Çözüm sürecinin bozulmasına baktığımızda da bu süreci bozanın PKK olduğunu görüyoruz. Onlar da ABD’nin desteğiyle bu işi yapmıştır, çünkü Abdullah Öcalan ABD’nin kontrolünden çıktı. Abdullah Öcalan ile Türkiye’yi karıştıramıyor, provokatif eylemler yaptıramıyor. Abdullah Öcalan içeride belki de Türkiye’nin işine gelecek söylemlerde bulundu, bu da ABD’nin işine gelmedi ve ABD, PKK’yı direkt kullanmaya başladı. Şimdi süreç böyle devam ediyor. Ayrıca PKK da Abdullah Öcalan’ı dinlememeye başladı. Abdullah Öcalan’a çok bağlı milletvekilleri onun dediğini düşünebilir ama PKK’nın çözüm sürecini bozan ana kadrosuna baktığımızda, tamamen ABD’ye bağlı olduğunu görüyoruz. Abdullah Öcalan’ın mesajları artık PKK’nın cenahında dikkate alınmıyor. Bu da ileride PKK’nın içinde belki de bölünmeye yol açacak. Dolayısıyla Abdullah Öcalan, ABD’nin artık Kürtlerle oynadığını, Kürtleri komşu oldukları ya da yaşamış oldukları ülkeyle savaşa götürdüğünü anlamış. Bunu anladığı için de bu anlamda açıklamalar yapıyor. Aslında kendi örgütüne, “ABD’nin oyununa gelmeyin. Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşı çıkmayın. Türkiye’nin hassasiyetlerine değer verin” mesajları vererek yardım ediyor. Ama Amerika, başka amaçlarda olduğu için PKK’yı hızlı bir şekilde kullanmak istiyor. PKK da artık ekonomik anlamda Amerika’ya muhtaç durumda ve göbek bağıyla buna bağlı. Böyle bir çatışma var ve bu çatışmanın içerisinde Abdullah Öcalan’ının söylemlerinin PKK’yı ne kadar kontrol altına alabileceğinin tahmin edilmesi çok zor.

Öcalan, kendi örgütünün Amerika’nın güdümüne girdiğini, Ortadoğu’da büyük bir felakete sebep olacağını ve bu felaketin altında Kürtlerin de, Türklerin de, Arapların da ezileceğini gördü. Kendi örgütüne ayar çekmeye çalışıyor, fakat örgüt onun kontrolünden çıktı. PKK artık ekonomik, stratejik, lojistik anlamda hâkim güçlerin güdümünde.

“PKK ARTIK ÖCALAN’I DİNLEMİYOR”

Öcalan bu durumdan rahatsız mıdır?

Kendi örgütü açısından tabii ki rahatsız, çünkü Öcalan artık PKK’nın ABD destekli olarak bir şey yapamayacağını, sadece bölgeyi yakacağını anladı. Bunu hesaplıyor ve bundan rahatsız oluyor. PKK da artık Öcalan’ı dinlemiyor.

“KÜRTLER ARTIK YORULDU”

Savcı Sayan: “PKK bu işe başladığında 1 yaşında olan Kürtler şimdi 40 yaşında, 10 yaşında olan Kürtler 50 yaşında. Bu memlekete bir fayda getirdi mi? Bu seçimde Kürt bölgelerinde AK Parti’nin bu kadar yüksek oy almasına baktığınızda, burada HDP’nin ve PKK’nın kendisine bir ayar çekmesi gerekmiyor mu? Bu insanlar, “Biz artık yorulduk, üzerimizden siyaset yapmayın. Kürtlüğümüzü de Sezai Temelli’den falan öğrenecek değiliz, önümüzde Selahattin Eyyubi var, Bediüzzaman var. Artık bu oyunlara gelmiyoruz” demek istedi. İleride bunun meyvelerini toplayacağız.”

Ama Kürtler yoruldu. “Kürtler” deyince bunu PKK boyutuyla değerlendirene de karşı çıkıyorum. Kürtler bu ülkenin asli unsurudur, bu ülkenin sahibidir. Kürtlerle ilgili bir sorun varsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti oturur, konuşur, tartışır. Sadece Kürtlerle ilgili değil, ülkede hangi kesimle ilgili sorun varsa bunun çözüm noktası devlettir, hükümettir. Bunu bahane ederek insanları ölüme götürmenin bu memlekete ve millete fayda getirmediğini kırk yıldan beri görüyoruz. PKK bu işe başladığında 1 yaşında olan Kürtler şimdi 40 yaşında, 10 yaşında olan Kürtler 50 yaşında. Bu memlekete bir fayda getirdi mi? Bu seçimde Kürt bölgelerinde AK Parti’nin bu kadar yüksek oy almasına baktığınızda, burada HDP’nin ve PKK’nın kendisine bir ayar çekmesi gerekmiyor mu? Bu insanlar, “Biz artık yorulduk, üzerimizden siyaset yapmayın. Kürtlüğümüzü de Sezai Temelli’den falan öğrenecek değiliz, önümüzde Selahattin Eyyubi var, Bediüzzaman var. Artık bu oyunlara gelmiyoruz” demek istedi. İleride bunun meyvelerini toplayacağız.

Artık PKK’nın Kürtler üzerinde silah dışında hiçbir etkisi kalmamıştır. İdeolojik yüzde 10-15’lik bir tabanı farklı görüyorum. Artık baskıyla, ABD’nin planlarıyla bölgede güçlerini yeniden kazanmak istiyorlar. Bölge eski bölge değil, Kürtler eski Kürtler değil. En azından 1993 Kürtleri değil. Buna bu açıdan bakmak lazım. Tayyip Erdoğan, Kürt sorununun çözümü için gövdesini taşın altına koydu. Kürt siyasi hareketlerinin geçmişten bugünkü hareketlerine baktığımızda, Türk siyasetinde kim ki Kürtler için iyi bir adım atacak, mutlaka ona engel olmuşlardır. Özal’a baktığımızda, “Kürt siyasi hareketini temsil ediyorum” diyenler engel olmuştur. Erbakan’a baktığımızda onlar engel olmuştur. Bugün Tayyip Erdoğan’a baktığımızda, yine bunlar engel olmuştur. Demek ki bu bir dış projedir. Demek ki dışarıdaki hâkim güçlerle bunlar paralel düşünüyor. Çünkü o dışarıdaki hâkim güçlerde kim Türkiye’deki Kürt sorunuyla ilgili bir problemi çözmek istemişse, ya öldürülmüştür ya siyasi olarak yalnızlaştırılmıştır ya da gücünü kırmak için tezgâhlar kurulmuştur. Bu ülkenin birliği beraberliği için kim çırpınmışsa bir oyuna kurban gitmiştir.

“NİYE HERKES İSTANBUL’DAKİ YENİLGİNİN SEBEBİNİ KÜRTLERE YÜKLÜYOR?
KÜRTLERİN OYLARI SANDIKTA BELLİ Mİ?”

Öcalan’ın açıklamasının tam da İstanbul seçimlerinin yenilenmesinin arifesine denk gelmesini manidar bulanlar oldu. “Öcalan’a böyle bir açıklama yaptırarak İstanbul seçimlerinde Kürtlerin AK Parti’ye olan küskünlüğü azaltılmak istendi” yorumlarına ne diyorsunuz?

Buna katılmıyorum. İstanbul’da Kürt oyları PKK’ya mı bağlı? İstanbul’daki Kürt oyları konuşulunca niye millet PKK’ya dikkat çekiyor. Bu, oradaki Kürtlere, bize haksızlık değil mi? İstanbul’daki Kürtlerin hepsi PKK’lı mı? Kürt oyları deyince neden hemen Abdullah Öcalan’a bakılıyor? Bu, insanları oraya yönlendirme çalışması değil midir? Abdullah Öcalan ve PKK 2007 seçimlerinde yok muydu? Kürtler yine vardı. Niye herkes eksiğini Kürtlere bağlıyor? Herkes oy verdi de bir Kürtler mi oy vermedi?

İstanbul seçimlerinde Kürt seçmenin Binali Yıldırım’dan daha çok Ekrem İmamoğlu’na oy verdiği analizlerine katılmıyor musunuz?

Katılmıyorum, şiddetle reddediyorum. Niye herkes İstanbul’daki yenilginin sebebini Kürtlere yüklüyor? Kürtlerin oyları sandıkta belli mi? “PKK’lılar vermedi” deseler, o ayrı bir şey, onu tartışsınlar. Biz siyaset yapıyoruz. İstanbul’daki AK Parti teşkilatlarında Kürtlerden geçilmiyor. Birçok yerde Kürt aday var. Herkes diline “Kürtler oy vermedi” cümlesini pelesenk etmiş. Sonra da PKK kozu konuşuluyor. Önce bir mantıklı olun, PKK ile Kürtleri birbirinden ayırın. Öcalan’ın sözlerini neden İstanbul seçimleriyle bağdaştırıyorlar? Bu da bir oyun, bu da bir tezgâh. Biraz önce bir video izledim; KCK Yürütme Konseyi Üyesi Bese Hozat, açık açık İmamoğlu’na oy istiyor. Bu ayrı bir şey. Neden Kürtleri bunun içine katıyorsunuz? O zaman siz bütün Kürtleri PKK’lı olarak görüyorsunuz?

PKK kendi kitlesine yönelik bir mesajda bulunduğu zaman, bu İstanbul’da bütün Kürtlere mi söyleniyor? Böyle bir şey yapmak Kürtlere saygısızlıktır. Ben Kürdüm. Benim gibi, AK Parti’ye oy veren milyonlarca Kürt var. MHP’de, CHP’de, başka partilerde siyaset yapan Kürtler var, bir de PKK’ya ait Kürtler var. Bir milleti topyekûn PKK’nın güdümüne sokmak, sadece ondan medet ummak Kürtlere bir saygısızlıktır.

Öcalan PKK’nın Suriye kolu SDG’ye de bir çağrıda bulundu, “Türkiye’nin hassasiyetlerine duyarlı olun” dedi. Bu açıklamasını nasıl yorumluyorsunuz?

Dediğim gibi Öcalan, Amerika’nın PKK’yı kullandığını gördü. Hem Türkiye’ye hem Suriye’ye saldırtıyor. Orada büyük bir savaşa sebep olacak. Bu savaş çıktığı zaman ve orman yandığı zaman, aslan da içinde yanacak, öbürü de yanacak, diğeri de yanacak. “Buna alet olmayın” diye kendi örgütüne çağrı yaptı.

Kaynak: Habertürk

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.