Ağrı’da Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan alt geçit onarım çalışmaları nihayet hız kazandı. İki yıldır taşları dökülmüş, mermerleri çatlamış, duvarları harabeye dönmüş bu yapı, şehrin merkezinde adeta bir trafik tıkanıklığı anıtına dönüşmüştü. Vatandaş aylardır sesini duyurmaya çalıştı; “kapatın artık bu geçidi” dedi ama sesini duyan olmadı. Şimdi Karayolları’nın eli sonunda bu işe değdi. Ancak bu geç gelen müdahalenin ardında, sadece kırık mermerler değil, kırılmış bir şehir sabrı yatıyor.
Hidayet Yapı firması, bölgeye girip çalışmalara başladı. Kırık taşlar değişiyor, dökülen yüzeyler onarılıyor. Yetkililer, alt geçidin “daha güvenli ve estetik hale geleceğini” söylüyor. Elbette ki yapılmalı, ama esas mesele başka: Neden bu kadar geç kalındı? Bu şehirde işler neden hep “iyice bozulduktan sonra” yapılmaya başlanıyor? Eğer bu köprü Erzurum’da olsaydı, emin olun Karayolları ekipleri o mermerleri düşmeden havada yakalardı. Ama konu Ağrı olunca, her şey ikinci plana atılıyor.
Bu şehir, yıllardır aynı muameleyi görüyor. Vatandaş iki yıldır sosyal medyada, yerel basında çığlık atıyor. “Alt geçit yıkılmak üzere” denildi, kimse umursamadı. Şimdi birdenbire ihale mevzuatı, teknik süreçler, bürokratik bahaneler ortaya konuyor. Oysa aynı kurumlar başka şehirlerde “doğrudan teminle” günler içinde milyonluk işler yapabiliyor. Demek ki istenirse yapılıyor. Ama konu Ağrı olunca, sanki ülkenin sınırları dışına çıkılmış gibi davranılıyor.
Buradan açık çağrımı yapıyorum: Sayın Fatih Günaydın, Erzurum Karayolları Bölge Müdürü olarak bölgenin sadece Erzurum’dan ibaret olmadığını hatırlayın. Bu şehir de Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçası, bu bayrak burada da dalgalanıyor. Ağrı, bölgedeki en büyük şehirlerden biri ve artık “üvey evlat” muamelesi görmek istemiyor.