Baştan şunu ifade edeyim: Bu yazımın iki tarafın da hoşuna gitmeyeceğini biliyorum. Ama ben vicdanımın sesine kulak vererek hakikatleri dile getireceğim.
Evet, değerli dostlar,
Geçen hafta TBMM nahoş bir olayla gündemin birinci maddesi haline geldi.
Malum, TİP'li Ahmet ŞIK'ın meclis kürsüsünde tutuklu milletvekili Can ATALAY'ın serbest bırakılması adına yaptığı konuşma meclisi karıştırdı.
Ahmet ŞIK'ın özelde AK Parti milletvekillerine, genelde de meclisteki tüm milletvekillerine yönelik "terörist sizsiniz" sözleri tahrik ve tazyik edici oldu.
Meclisin manevi hükmü şahsiyetine hakaret olan bu hadsiz sözler anında infiale sebebiyet verdi ve bir anda meclis boks ringine dönüştü.
Peki, tam olarak Ahmet ŞIK ne dedi?
Dedi ki:
"Usul tartışması açıldı ama burada usul konuşmaya hiç gerek yok.
Çünkü anayasasızlığın hüküm sürdüğü, kanunsuzluğun teamül haline geldiği bu ülkede size mevzuat anlatacak değilim.
Din şarlatanlığınıza, göstermelik milliyetçiliğinize kanan, hırsızlığınızı, yolsuzluğunuzu, hukuksuzluğunuzu görmezden gelenleri makbul vatandaş olarak gören sizlerden, en çok duyduğumuz sözcükler nelerdir biliyor musunuz? ‘Vatan haini, FETÖ’cü, katil, terörist.’
Sizden olmayan, suçlarınıza ortak olmayan herkese, ‘terörist’ dediğiniz için Can ATALAY’a, ‘terörist’ demeniz hiç şaşırtıcı değil.
Ama herkes bilsin, tüm yurttaşlar bilsin, bu ülkenin en büyük terör örgütü, hanedanlık mafyasıyla devlete çöken, işte bu sıralarda oturanlar, en büyük teröristler de buradakilerdir.
Bunu da herkes bilmelidir. Hepinizin toplamının şu memlekete Can Atalay kadar hayrı dokunsa ömür boyu şükür namazı kılacak insanlarsınız. Ahlaktan bahsedecek en son kişi sizsiniz. Birazcık ahlaka sahip olsanız bu adam Meclis’i yönetemez"
İşte Ahmet ŞIK'ın bu sözleri üzerine AK Partili Alpay ÖZALAN, ani bir refleksle kürsüye fırlayıp Ahmet ŞIK'ı bir yumruk ile yere sermesi tansiyonu yükseltti ve bir anda meclis karıştı, yumruklar havada uçuştu, arbede yaşandı, ve bir anda meclis ringe dönüştü.
Bir kere şunu ifade edeyim, "kürsü dokunulmazlığı" küfür ve hakaret savurmayı bir hak olarak tanımaz. Bu tarz kışkırtıcı, hakaret içeren nobran ve hadsiz ifadeler meclisin saygınlığına yakışmaz.
Keza, milletvekili Alpay ÖZALAN'ın da sinirlerine hakim olmayıp şiddete başvurması da aynı şekilde meclisin saygınlığına yakışmaz.
Her iki davranış da kabul edilemez. Meclis başkan vekili Bekir BOZDAĞ'ın her iki vekile de uyarıda bulunması ve birleşime 10 dakika ara vermesi de işe yaramadı ve arbede yayılarak devam etti.
Ahmet ŞIK'ın sebep olduğu bu nahoş olayın diğer tarafı Alpay ÖZALAN da Ahmet ŞIK gibi meclis iç tüzüğün hükümleri gereği cezalandırılmaları kararı isabetli olmuştur.
TBMM; ne ağız dolusu küfür ve hakaret etme; ve ne de kaba kuvvet kullanma yeridir.
Her iki davranış da hoş değil ve kabul edilemez.
Millet, ne küfredesiniz diye sizi seçti ve ne de kaba kuvvet kyllanarak ortalığı karıştırmak için sizi oraya gönderdi.
Taraf olmak, vicdanı yitirmeyi gerektirmez. Birini tasvip edip diğerini yerin dibine sokmayı gerekli kılmaz.
Geriye dönüp baktığımızda, bu yaşananların ne işe yaradığını? Diye soracak olsanız.
Bana göre kocaman bir hiç.
Ahmet ŞIK'ın "şık" olmayan konuşması ne kendisine ve ne de savunduğu Can ATALAY'a yaradı. Hatta Can ATALAY'ın işini daha da zora soktu.
Alpay ÖZALAN'a gelince, bazı fanatiklerce kahramanaştırılsa da, o fevri hareketi toplumun kahir ekseriyeti tarafından tasvip edilmedi ve ben de tasvip etmiyorum.
Neticede kanun var, nizam var.
Şiddete ne hacet.
Örneğin, dokunulmazlık kaldırılabilir, maaş kesme, cezası verilebilir, hatta milletvekilliği dahi düşürülebilir, kanunlar neyi emrediyorsa.
Tüm bu olup bitenlerin bir numaralı müsebbibi küfürbaz Ahmet ŞIK'tır.
Alpay ÖZALAN'ın o nahoş fevri çıkışı da sonuçtur.
Dostlar,
Milletvekillerin milletin arzu ve istekleri doğrultusunda hareket etmeleri gerekir. Aksi davranış, ne meclisin ve ne de milletin ruhuna uygundur.
Bu da böyle biline.