SURİYE TÜRKMENLERİNDEN SES:
“ANAYASAL GÜVENCE OLMADAN HİÇ BİR ŞEY TAM OLMAZ!”
Adı bende saklı Suriyeli Türkmen dostumun işbu yazısı da çok önemli.
Türkmen cephesinden de Suriye’ye bakmak lazım.
Aynen aktarıyorum:
“Suriye Türkmenleri, ülkenin ulusal birliğinin sessiz ama güçlü direklerinden biri
Suriye Türkmenleri...
Her defasında bu ismi duyduğumda, asırlardır süregelen zorlu bir yürüyüşün ağırlığını hissediyorum. Hani anlatması kolay değil,bir kültürün, bir kimliğin, ne fırtınalar koparsa kopsun ayakta kalması büyük mesele. Biz Türkmenler, sanki bu ülkenin ilk taşlarından biriyiz,sadece etnik bir grup değil, Suriye’nin kurucu ruhuyuz diyebilirim .Emeklerimiz, kanımız, hatta hafızamız var bunda.
Tarih ne basit rakamlardan oluşur, ne de kuru bir tablo. İçinde insanın tüm acıları, inadları, direnişi gizlidir. Bunu çoğu zaman kimse görmez ama ben bildiğim için söylüyorum.Türkmenler bu toprağın asli sahiplerinden. Misafir falan değil, kenarda duran bir grup kesinlikle değiliz. Biz ulusal birliğin o sessiz ama sağlam taşıyıcılarıyız.
Bakın, bugün Suriye öyle kritik bir dönemde ki anlatamam. Devlet yeniden şekilleniyor, devletin şeklinden,anayasadan kimliklere kadar her şey tartışılıyor. Tam bu noktada Türkmenlerin duruşu hayati önemde. Çünkü biz toprak bütünlüğünden asla vazgeçmedik, egemenlikten ödün vermedik, hukukun üstünlüğünü savunduk her zaman. Bölünme hayalleri peşinden koşan biz değiliz, kimsenin toprağına göz diken de biz değiliz. Bizim derdimiz çok basit ama değerli: adil, özgür, onurlu bir yaşam istiyoruz.
Türkmen toplumu, kültürünü, dilini sahiplendiğinde kimlik dediğin bir lüks falan değildir. Ruhun özü, hafızanın taşıyıcısıdır o. Ben bu yüzden anayasal güvence olmadan hiçbir şeyin tam olmayacağını söylüyorum. Tarih defalarca acısını göstermedi mi http://zaten.Biz bunu bildiğimiz için hiç çekinmeden bu gerçeği haykırıyoruz.
Siyaset sadece güç kavgası değil, adalet yoksa toplum meşruiyet kazanamaz. Kamu yönetimine, güvenliğe, yargıya eşit katılım olmadan bir ülke sağlıklı olamaz. Türkmenlerin bu talebi tercih değil, mecburiyet. Çünkü Suriye’nin geleceği ancak böyle kurulabilir, bunu görmezden gelmek hata olur. Biz de o geleceğin omuzlarındayız.
Türkiye ile bağlarımızı özellikle belirtmek gerekiyor. Bu bağlar ne bir ideolojik oyun, ne de siyasi müdahale. Bin yıllık sosyal hafızanın doğal sonucu bu ilişki. Biz bunu Suriye’nin egemenliğine saygı çerçevesinde, bölge istikrarına katkı olarak görüyoruz. Oldukça sade ama bir o kadar köklü bir gerçeklik bu.
Bugün Türkmenler, geçiş hükümeti, ulusal bileşenler ve bölgesel aktörlerle temas halinde. Ülkenin yeniden inşasında sorumluluk üstlenmeye hazırız. Çünkü sadece sevmek yetmez; uğruna bedeller de ödedik. Suriye’nin birliği, bağımsızlığı, anayasal düzeni için çalışmak bizim için tercih değil,tarihten gelen bir görevdir.
İnanın, Türkmenlerin bu sessiz ve güçlü iradesi olmayınca Suriye’nin geleceği hep eksik kalır. Aslında bu sessiz kalışları ama etkili duruşları, ileride epey büyük fark yaratacak diye düşünüyorum.
Çünkü biz bu ülkenin geçmişinde vardık, bugünündeyiz ve geleceğinde kesinlikle olacağız. Bu böyle biline!”



