Ağrı’yı yönetenler, koltukta oturdukları makamın yalnızca bugünün değil, dünün emeğinin de emanetçisi olduklarını ne zaman hatırlayacak?
Ağrı Belediye Başkanı Hazal Aras ve belediye encümeni üyelerinden Mehmet Akkuş, son örneğini Ovakışla Belediyesi’ne verilen araç tahsisiyle gördüğümüz bir anlayışı sürdürmeye devam ediyor; önceki dönemin hizmetlerini sağa sola dağıtmak.
Evet, “devlette devamlılık esastır.”
Ama bu ilke, önceki dönemi yok saymak, emeği görmezden gelmek, yapılanı sahiplenmeden tüketmek anlamına gelmez.
Hünerli Eller Çarşısı’nı hatırlayalım
Savcı Sayan döneminde yapılan Hünerli Eller Çarşısı’nı daha önce yazmıştık.
Ne oldu?
Yandaşlara ucuza kiralandı,
Kamu zararı doğdu,
Sonra “kalan 3–5 dükkân” için alelacele ihale yapıldı.
Bu şehirde herkes biliyor:
O çarşı, kamu yararı için yapılmıştı.
Ama kamu yararı, bir avuç mutlu azınlığa teslim edildi.
Asfalt plenti, kent meydanı ve sessiz inkâr
Savcı Sayan’ın Ağrı’ya kazandırdığı asfalt plenti hâlâ kullanılıyor.
Ama bugüne kadar bir kez olsun,
“Bu yatırım önceki dönemden kalmadır” diyen bir ağız duydunuz mu?
Duymadık.
Kayyum döneminde başlatılan, AK Parti döneminin mirası olan belediye binası projesi ise tamamlanamadı.
Yerine ne yapıldı?
Bir peyzaj düzenlemesi…
Ve adına da “kent meydanı” denildi.
Bu kadar ucuz değil.
Kent meydanı; tabelayla, birkaç bankla, biraz yeşille olmaz.
Nasıl olması gerektiğini bir sonraki yazıda uzun uzun anlatacağız.
Gelelim esas meseleye: Araçlar
Savcı Sayan döneminde belediyeye kazandırılan araçlar…
Ağrı halkının parasıyla alınan araçlar…
Bu araçlar bugün Ağrı’nın ihtiyacı olan yerlere değil,
bizden daha avantajlı bir ile gönderiliyor.
Nereye?
Bitlis’e.
Daha doğrusu Bitlis’in Ahlat ilçesine bağlı Ovakışla Beldesi’ne.
Burada duralım.
Bir soru soralım: Ağrı mı daha fakir, Bitlis mi?
Bu sorunun cevabını ben vermiyorum.
TÜİK verileri veriyor.
Kişi başı millî gelirde Bitlis, Ağrı’dan yaklaşık 800 dolar daha önde.
Oransal olarak bakıldığında Bitlis, Ağrı’dan %20–30 daha iyi durumda.
Fakirlik ve sosyal yardım oranlarında Ağrı, Türkiye’nin en yoksul ilk 3 ili arasında sürekli yer alıyor.
Bitlis yoksul olabilir ama Ağrı’daki kadar derin bir yoksulluğa sahip değil.
Yaşanabilirlikte Bitlis, küçük farklarla da olsa Ağrı’nın önünde.
Yani tablo net:
Ağrı daha fakir.
O halde bu neyin Robin Hoodluğu?
Yardımlaşmak güzeldir.
Ama yardımın da bir ahlakı vardır.
Robin Hood, zenginden alır fakire verirdi.
Bizde ise fakirden alınıp, göreceli olarak daha iyi durumda olana veriliyor.
Ağrı’nın araçları;
Hamur’a gitmesi gerekirken,
Eleşkirt’e gitmesi gerekirken,
Dedeli’ye, Tahir’e, Yücekapı’ya gitmesi gerekirken…
Bitlis’in bir beldesine gidiyor.
Bu, yardımlaşma değil.
Bu, kendi memleketini ikinci plana atmaktır.
Son söz
Hazal Aras’a da, Mehmet Akkuş’a da açıkça söylüyorum:
Bu şehir, başkasının fazlasını değil; kendi eksiğini kapatmakla yükümlü yöneticiler ister.
Bu şehir, önceki dönemi yok sayan değil; önceki dönemin emeğini koruyan bir anlayışı hak eder.
Robin Hoodluk yapacaksanız, yönünü doğru belirleyin.
Aksi halde bu hikâye,
Robin Hood’tan çok Don Kişot masalına benzemeye başlar.
Ve biz de buradan selam göndeririz:
Don Kişot Hazal’a, Don Kişot Mehmet’e…