Okullar daha açılmadan caddelerde yüzlerce metrelik kuyruklar… Şehir nefes alamıyor. Herkesin aynı anda söylediği cümle şu: Ağrı’nın derdi vitrin değil, akış. Ama biz hâlâ “kent meydanı olsun mu, olmasın mı?” diye oyalanırken, direksiyon başında siniri tükenen binlerce insanın gündelik hayatı heba oluyor.
Tam bu hengâmede, Taşlıçay Deresi üzerindeki köprü hâlâ trafiğe açılmadı. Evet, yanlış duymadınız: Bitmiş denilen köprü hâlâ kapalı. Kamu kaynağıyla yapılan bir iş, şehrin omurgasını rahatlatacak bir güzergâh; ama kapısına kilit asılmış gibi bekliyor.
Soruyorum: Neden? Hangi gerekçeyle? Bu sessizlik niye? Her gün kaybolan zamanın, yakıtın, sinirin bedelini kim üstlenecek?
Sivil toplum kuruluşlarına da birkaç sözümüz var. Halk Eğitim Merkezi için toplanabiliyorsunuz; “kent meydanı” başlığı için salonlar dolabiliyor. Peki aynı ciddiyetle trafik için, bu kenti kökten tıkayan mesele için, belediyenin bu köprüyü açmaması için niçin toplanmıyorsunuz?
Kent meydanı elbette konuşulsun; ama trafik sorunu çözülmeden o meydanın bir anlamı kalmıyor. Belediyeyi muhatap alıp “bu köprü neden kapalı?” diye soracağınız bir toplantıyı görmek, bu şehrin hakkıdır.
Gelelim siyasî hafızaya… Gazeteci Cenap Elem’in dediği gibi, Ağrı bu treni seçimlerde kaçırdı; yanlış adayı seçmenin faturasını bugün trafikte, yarın başka başlıklarda ödüyoruz. İsim vermekten kaçınmanın bir anlamı yok: Mehmet Akkuş–Hazal Aras ikilisinin şehir önceliklerini ıskalayan tercihleri ortada. Vaat çoktu, ama bugün geldiğimiz yerde köprü kapalı, trafik tıkalı, sorumlular suskun. Sandıkta verilen kararın yönetim masasında karşılığı yoksa, bedelini sokak ödüyor.
Ağrı meydanı sever, eyvallah. Ama yol akmadan meydan toplanmaz. Bugünün sorusu basit ve yakıcı: Murat Nehri’ndeki o köprü niçin hâlâ açılmadı? Ne zaman açılacak? Bu kentin sabrını sınayan kuyruğun hesabını kim verecek?