Geçtiğimiz günlerde Ağrı İl Millî Eğitim Müdürü Hasan Kökrek, Ortadoğu Gazeteciler Cemiyetimizi ziyaret etti. Yaklaşık bir saat süren sohbet, bana şunu bir kez daha gösterdi: Bu şehir birçok alanda geride olabilir ama eğitim söz konusu olduğunda sessiz ama sağlam adımlarla ilerleyen bir sürecin içindeyiz.
Ağrı’nın eğitimde 80’li sıraları gördüğü günleri hatırlayanlardanım. O günlerle bugünü kıyasladığımda “her şey güllük gülistanlık” diyemem; ama inkâr edemeyeceğimiz bir gerçek var: Doğru yönde bir hareketlenme var. Üniversiteye yerleştirmede ilk binde Ağrı’dan 5 öğrencinin yer alması, nüfusumuz dikkate alındığında küçümsenecek bir başarı değildir. Bu, yapılan işlerin karşılıksız olmadığını gösteriyor.
Hasan Kökrek ile sohbet ederken en çok dikkatimi çeken şey, istişareye verdiği önem oldu. Bu anlayışı Sayın Valimizle birlikte yürütmeleri, bu şehir adına son derece kıymetlidir. Çünkü istişare çoğu zaman insanı doğruya götürür. Ama şunu da unutmamak gerekir: Her istişare mutlaka kâr getirmeyebilir. Bunu banka promosyon ihalesinde net bir şekilde gördük. Bu süreç bize önemli bir ders verdi: İstişare şarttır ama işi bilene teslim etmek de en az onun kadar önemlidir.
Hasan Kökrek’in özellikle eğildiği konulardan biri öğretmenlerin kılık kıyafet meselesi. Bunu bir yasak ya da baskı olarak değil, tamamen pedagojik bir sorumluluk olarak ele alıyor. Kökrek bu konudaki düşüncesini çok net ifade ediyor:
“Çocuk, ailesinden sonra en yakın gördüğü kişi olarak öğretmenini kabul eder. Bu nedenle öğretmen doğal ve güçlü bir rol modeldir.”
Bu yaklaşım tek tipçilik değildir. Bu, çocuğun zihninde oluşacak rol model meselesidir. Öğretmenin duruşu, giyimi, davranışı; öğrencinin karakter gelişimine doğrudan etki eder. Bu konuda Bakanlığın geçmişte yapılan hatalardan dönmesi doğru bir adımdır. Elbette Ağrı’da hâlâ eski alışkanlıkların sancıları yaşanıyor ama bu sürecin zamanla oturacağı da açık.
Hasan Kökrek’in üzerinde durduğu bir diğer önemli başlık ise yeni okul yatırımlarıdır. Burada sadece devlet imkânlarını değil, iş insanlarını da sürecin içine katan bir anlayış görüyoruz. Kökrek, birçok iş insanını bir araya getirerek Ağrı’ya yeni eğitim yuvaları kazandırmanın derdinde. Bu, klasik bürokrasi anlayışının ötesinde bir yaklaşımdır.
Bu noktada İbrahim Çeçen ismini özellikle anmak gerekir. Hasan Kökrek’in, Sayın İbrahim Çeçen’in bu şehre ve özellikle eğitim alanına kattıklarını anlatırken gösterdiği heyecan, samimi bir eğitimci duruşudur. Bir bürokrat gibi değil, işin mutfağından gelen biri gibi konuşuyor. Çünkü eğitime yapılan her yatırımın, bir çocuğun hayatına dokunduğunu çok iyi biliyor. İbrahim Çeçen’in Ağrı’ya kattıklarını biz biliyoruz; ama Millî Eğitim Müdürü’nün bunu bu kadar güçlü sahiplenmesi gerçekten takdire değerdir.
Kökrek, LGS ve benzeri sınavlarla ilgili rakam vermekten bilinçli olarak kaçınıyor. Bakanlığın rekabeti körüklememek adına böyle bir politika izlediği biliniyor. Ancak Bakanlıktaki temaslarımızdan edindiğimiz bilgiler, Ağrı’nın eğitimde iyi bir noktada olduğunu gösteriyor.
Son olarak şunu söylemeden geçemem:
Hasan Kökrek yaklaşık 5 yıldır bu şehirde görev yapıyor. İsteseydi çoktan başka bir ile gidebilirdi. Gitmedi. Çünkü Ağrı’yı seviyor, yaptığı işi ciddiye alıyor. Kurumunda ve öğretmen camiasında sevilen, saygı duyulan ve çalışkan bir isim.
Ağrı’da sayıları az ama etkileri büyük olan bazı yöneticiler var.
Emniyet Müdürü Göksel Önder,
Şeker Fabrikası Müdürü Kürşat Erdoğan,
Et ve Süt Kurumu Müdürü Hasan Keskin,
Gençlik ve Spor İl Müdürü Ahmet Çelebi
ve Hasan Kökrek…
Bizim derdimiz kimseyi parlatmak değil.
Bizim derdimiz, yiğidin hakkını yiğide teslim etmektir.