Bu ülke Müslüman bir ülkedir.
Ülke ile rejim birbirine karıştırılmamalıdır.
Rejimler, ülkeye giydirilmiş gömleklerdir.
Bazen iktidarı ele geçirenler tarafından zorla giydirilen ideolojik gömleklere bakarak ülkelerin asıl karakterlerini yanlış tanımlamaya kalkışmak, sözgelimi artık o ülkenin Müslüman olmadığını söylemek hem telefisi zor bir inhiraftır hem de o rejim sahiplerinin tuzağına düşmektir.
Aziz milletimizin Cumhuriyetle bir sorunu yoktur. Ama Cumhuriyetçilik kisvesi altında bu ülkenin dini inancı ve diğerleriyle kavgalı olanların milletimizle hep bir sorunu olmuştur.
O iktidar seçkinleri var olan dindar milleti beğenmemişlerdir.
Milleti zorla değiştirme yoluna gitmişlerdir.
“Yeni bir ulus yaratma” yoluna gitmişlerdir.
Aziz millete yabancı bir ideolojik gömlek giydirmeyi “cumhuriyeritçilik”le, “modernlik”le ve “laiklik”le izah etmişlerdir.
Gömlek giydirmekle yetinmemiş adeta “zihin nakli” yoluna gitmişlerdir.
Bu milletin uğruna öldüğü tüm inançlar ve değerler tarihe uğurlanmak istenmiştir.
CHP bu “ideoloji” ve “zihin değişimi”nin taşıyıcı bir aktörü olmuştur.
CHP bir parti olmanın ötesinde devlet olmuş ve devlete de kendi ideolojisini giydirmiştir.
CHP’nin 6 oku “devlet ideolojisi” veya “kurucu irade” ve/ya da “Cumhuriyet’in kurucu ilkeleri” olarak ilan edilmiştir.
Milletin Batıcı iktidar seçkinlerine yönelik tepkileri de “cumhuriyet düşmanlığı” biçiminde suçlanmıştır.
Sonradan bu tepkiler “Atatürk düşmanlığı” ve “laiklik düşmanlığı” kisvesine büründürülerek suçlanmıştır.
Farklılıkları inkar eden homojen ulus projesine yönelik itirazlar da “bölücülük-ayrılıkçılık” suçlamasıyla ağır bir cürüm kategorisine sokulmuştur.
Hâlâ bugün bazı kesimlerde, özellikle CHP’nin tabanında bu yanlış Cumhuriyetçi, laikçi ve ulusçu anlayış varlığını sürdürdüğü için benzer suçlamalar havada uçuşabilmektedir.
“Kurucu irade” veya “kurucu ilkeler” bahsinde tıpkı o CHP zihnine sahip içimizdeki kimi zevatın zaman zaman suretimizden görünerek yaptığı açıklamalar ise hakikaten tarihsel bir ironidir.
CHP’nin zihnini suretimizden görünerek bize giydirmeye çalışanların “kurucu irade” ve “kurucu ilkeler” bahsinde dedikleri dikkat edilirse o CHP’li iktidar seçkinlerinin dediklerinin özde birebir aynısıdır.
Ulus tanımı ve çerçevesi bahsinde dedikleri de hakeza.
O yüzden “esas irade” veya “kurucu irade” bahsinde nerde durduğumuzu netleştirmemiz olmazsa olmaz bir öneme sahiptir.
Bunun için cumhuriyet ile CHP cumhuriyetçiliğini, demokratik laiklik veya laisite ile CHP’nin İslamiyet karşıtı Jakoben laisizmini, akidemizden neşet edip tarihsel tecrübeyle ete kemiğe bürünmüş çoğulcu millet anlayışımız ile Batı’ya ait seküler temelli tekçi ulus anlayışını birbirinden ayırmamız farz.
CHP’nin 6 okunu “Cumhuriyet’in kurucu ilkeleri” veya “kurucu irade”si gibi gören/gösteren anlayışları da elimizin tersiyle itmemiz şart.
Türkiye Yüzyılı milletimizin varlık sebebi olan ve bu yüzden ülkemizin asıl kurucu iradesi olan İslamiyet’in değerler manzumesi üzerinden inşa edilmelidir.
Bu, İslamiyet’in bir “devlet ideolojisi”ne dönüştürülüp herkese bir hayat tarzı olarak dayatılması anlamına gelen bir talep değildir asla.
Çünkü İslamiyet bir ideoloji değildir.
Hele hele “herkese zorla dayatılacak bir devlet ideolojisi” hiç değildir.
İslamiyet’i politik bir ideolojiye indirgeyen İslamcılık anlayışı veya İslamiyet’in herhangi bir yorumunu “devlet ideolojisi”ne dönüştürerek İslamiyet’i iktidar/taht kavgalarının aracı olarak kullananların, dahası ve en fenası İslamiyet’i sadece kendileri için bir cennete, başkaları için de cehenneme dönüştürenlerin İslamiyet’e verdikleri zarar tarifsizdir.
İslami akidenin şekillendirdiği tarihsel tecrübemizden hareketle milletimizin kurucu iradesine uygun demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu yeni bir Türkiye inşa edebiliriz.
Herkesin devletini, herkesin cumhuriyetini inşa edebiliriz.
Herkesin kendisi gibi kalarak kendisini özgürce geliştirebileceği çoğulcu bir millet gerçekliğine uygun siyasi mimarimizi oluşturabiliriz.
1920’de açılan ilk meclisimiz, Millî Mücadele’mizin sonucunda oluşan ilk meclisimizin asıl amacı da buydu.
O yüzden İslamiyet kurucu bir irade olarak ilan edildi.
O yüzden Ankara’daki ilk meclisimiz kurucu iradenin ruhuna uygun açıldı.
1921 Anayasamız bu kurucu iradeye göre oluşturuldu.
Bu ülkenin kurucu iradesi veya kurucu ilkeleri başka yerde aranırsa asıl büyük hata yapılmış olur.
Cumhurbaşkanımız’ın, Gazi Mustafa Kemal’in Ankara’daki ilk Meclis’in açılışıyla ilgili gönderdiği talimatı içeren o tarihi önemdeki telgrafını paylaşırken asıl dikkat çekmek istediği husus doğru anlaşılmazsa yazık olur.
Bu, tarihe geri dönmeyi salık veren bir anlayış değil.
Bu kendi köklerimiz, yani kendi kurucu irademiz üzerinden zamanın gereklerine uygun biçimde göğerme talebidir.
Bu bir hesaplaşma veya reddetme değil, yeni bir başlangıç için asıl referansa yönelme talebidir.
Asıl referans, millettir.
Milletin kurucu iradesinin üstünde hiçbir irade olamaz.
Ülkenin ve milletimizin kurucu iradesi de, kurucu ilkeleri de o telgrafta sarahaten ortaya konulmuştur.
Sonrasında yapılan edilen her şey, millete rağmen yapılan her şey tarihimizin bir parçasıdır.
Olan olmuştur.
Olandan ders çıkartıp yeni bir başlangıç yapmamız şart.
Birbirimizi affederek birbirimize yaslanarak bu ülkenin kurucu iradesinin öngördüğü özgürlükçü, eşitlikçi ve çoğulcu bir yeni Türkiye’yi inşa edebilirsek işte o zaman hep birlikte kazanmış oluruz ve ülkemiz de tarih sahnesine çok daha güçlü bir biçimde çıkmış olur.
Türkiye Yüzyılı’nın anlamı budur.
PKK’nın silah bırakma süreci başarıyla tamamlandığında eşzamanlı olarak asıl yapmamız gereken şeyin bu olduğunu unutmamalıyız.
Asıl bu yeni inşa süreci tarihsel önemdedir ve Türkiye’nin güçlü geleceği için de farz hükmündedir.
PKK SİLAH BIRAKINCA HER ŞEY BİTMİŞ Mİ OLACAK?
Hayır.
Tam tersine her şey yeniden başlayacak.
Türkiye Yüzyılı’nın inşa süreci başlatacak.
Asıl olması gereken bu.
İçimdeki ses diyor ki, PKK’nın silah bırakması an meselesi.
Önümüzdeki günlerde bunun fotoğraflarını göreceğiz.
Süreç zaman zaman geçmişten gelen kimi güvensizlikler dolayısıyla tıkansa emareleri göstermedi değil.
Ama o tıkanmalar aşıldı.
Bunda devlet adına güçlü irade koyan Erdoğan-Bahçeli hem de örgüt adına kesin ve kararlı irade koyan Öcalan liderliği belirleyici rol oynadı.
Her iki tarafta süreci sabote etmek isteyenler yok değildi.
PKK kahir ekseriyetiyle Öcalan’ın talimatına uydu. Farklı ses çıkaranlar pek olmadı. Sürece özde zarar verecek açıklamalara pek rastlanmadı. Zaman zaman kendi tabanlarına yönelik kimi açıklamalar sureten sürecin ruhuna ters görünse bile bunların mecburiyet tahtında yapılan açıklamalar olduğu kabul edilerek tolere edildi. Suriye’nin kuzeyinde İsrail vb Türkiye ve süreç karşıtı ülkelerin PKK kılığındaki kimi unsurları tarafından süreç sabote edilmek istendiyse de ne PKK buna izin verdi ne de devletimiz bu tuzağa düştü.
İçimdeki sese güveniyorum.
İnanıyorum ki önümüzdeki günlerde beklediğimiz görüntüler gelecek.
Sürecin hitamına emin adımlarla yaklaşıyoruz.
Devletin içinde süreci sabote edeceklere asla izin verilmemelidir.
En ufak bir kıvılcım her şeyi başa döndürebilir.
Özellikle Suriye’nin kuzeyinin tanziminde siyasal aklın hep devrede olması şart.
Kürtlerin kazanımlarının Türkiye’nin kazanımı olduğu algısı oluştuğunda sorunu kendiliğinden çözülür.
Buradan hem güçlü bir Suriye doğar hem de Türkiye’nin gücüne dönüşen bir yapı ortaya çıkar.
Suriye Kürtlerini bir bütün olarak kucaklayan siyasi aklın Türk-Kürt ittifakıyla başlayıp Türk-Kürt-Arap ittifak sistemine dönüşen yeni bir güç denklemiyle oyun bozucu olduğu da görülecektir.
Silahlara elveda, barışa merhaba!
Devletimizin barışı kalıcılaştıracak cesur adımlar atmaktan kaçınmayacağına yürekten inanıyorum,
Güven karşılıklı olduğunda sonuç alıcı olur.
O yüzden bu tarihi fırsatı kaçıracak veya başkalarının süreci enfekte etmesine zemin hazırlayacak güvensizlikler asla sergilenmemelidir.
Tarihi cesur adamlar yazar.
Bu kritik evrede PKK-DEM adına konuşacak olanların söz ve davranışları belirleyici önemde olacaktır.
Ekranlarda hâlâ iktidar adına konuştukları algısı oluşturan kimi güvenlik uzmanlarının suretimizden görünüp süreci enfekte etmelerine de gayrı izin verilmemelidir.
Bu kez başaracağız inşaallah,
Az kaldı.