Mehmet Metiner’in Kaleminden... Bakırhan’a Ve Dem’e Dostane Bir Öneri/Eleştiri…

Yanlış bakış açısına yaslanan bir siyasetle barış sürecini inşa etmek mümkün değil.

Tuncer Bakırhan’ın Londra’da iktidar üzerinde bir iç basınç oluşturmaya çalıştıklarına vurgu yaptıktan sonra İngiltere vb ülkelerin de dış basınç oluşturması gerektiğine inandıklarını söylemesi siyaseten çok büyük bir yanlış.

Bu Öcalan’ın açıkladığı yeni paradigmanın inkarı.

Öcalan sorunu çözümsüzlüğe iten güçlerin dış güçler olduğunu ve o yüzden içerde bu sorunun kendimiz tarafında çözülmesi gerektiğini önceleyen bir yerde dururken Bakırhan’ın tersi bir anlayışı öncelemesi elbette manidardır. Bu eski çözümsüz siyaset tarzında ısrarın Öcalan’ın yeni paradigmasının boşa çıkartılması veya inandırıcılığına gölge düşürülmesi anlamına geldiğini söylemek bile gereksiz.

Öcalan kendi paradigmasına uygun yeni siyaset tarzını inşa etmediği sürece görünen o ki süreç ağır aksak ilerleyecek.

Bakırhan’ın niyetinden zerre kuşkum yok ama dili hâlâ sürecin ruhuna tam uygun değil.

Bakırhan’ın iktidarı suçlayan dili, çözümün dili olmadığı gibi çözüm için İngiltere vb ülkelerden medet uman tavrı da yeni çözüm paradigmasına tamamen ters.

Elbette iktidarın güven arttırıcı adımlar atarak süreci hızlandırmasını talep etmek doğru bir bakış açısının ürünüdür ama sanki bu basınç oluşturulmazsa iktidar hiç nir şey yapmayacaktır algısı oluşturacak suçlayıcı bir yaklaşım içinde olmak yanlış bir bakış açısıdır. En önemlisi de çözümün dili değildir.

Bakırhan’a hatırlatmama gerek var mı bilmem.

Bu süreci başlatan iktidarın kendisidir. Bu noktaya getiren de iktidarın kendisidir.

Öcalan’ın bilge lider Bahçeli’nin çağrısına uyarak yaptığı tarihi açıklama DEM Parti’nin tamamen dışında gelişen bir olgudur.

Sanki DEM Parti bu süreci başlatıp bu noktaya taşımış da, daha doğrusu iç basınçla süreci inşa eden bir parti de, iktidar da ayak direyen bir iktidar da, o yüzden sürecin başarısı için hem iç basıncı hem dış basıncı arttırmak gerektiğine vurgu yapmak, bu tapılmazsa iktidarın adım atmayacağı algısını oluşturmaya dönük suçlayıcı bir dil kullanmak, son derece zararlı ve sorunlu bir bakış açısı.

Oysa süreci başlatan da bu noktaya Öcalan’la birlikte taşıyan da bundan sonra atılması gereken adımlarla süreci nihayete samimiyetle erdirmeye çalışan da Erdoğan-Bahçeli isminde somutlaşan bu iktidarın yani cumhur ittifakının bizatihi kendisidir.

Bu konuda atılması gereken adımlar elbette ivedilikle atılmalıdır.

Süreci enfekte edecek veya sabote edecek belirsizliklerin ve güvensizliklerin ortadan kaldırılmasını sağlayacak somut önerilerin takdimi sürecin ruhuna ve diline uygun olmak koşuluyla elzemdir.

DEM Parti’ye düşen bu sürecin başarısına bu misyonla odaklanan bir siyasal dil ve duruş üzere olmasıdır.

Unutulmasın ki DEM Parti’nin süreçteki misyonu, Öcalan’ın açıkladığı “devlet ve toplumla bütünleşme” perspektifine bütünüyle uygun bir siyasal anlayışla onarıcı ve inşa edici bir siyasal pozisyon üretmektir.

İktidarı sürecin selameti için gerekli olan adımları atma konusunda içerde hem uyarır hem yüreklendiririz hem de gerektiğinde inşa edici aklımızla yönlendiririz. Ama asla suçlayıcı olmayız. Olmamalıyız.

DEM Parti sorunu samimiyetle çözmeye yönelmiş cumhur ittifakımızın iktidarına yönelik siyasal dilini tez elden gözden geçirmelidir.

Benimkisi sürecin hatırına yapılmış dostane bir öneriden ve dahi eleştiriden ibarettir.

Umarım ve dilerim düşmanlığa yorulmaz.