DOLAR 32,5798 0.1%
EURO 34,9282 0.23%
ALTIN 2.425,560,12
BITCOIN 2086015-3,47%
Ağrı
21°

AZ BULUTLU

04:36

İMSAK'A KALAN SÜRE

Mehmet Metiner: “Tarih, ‘Nutuk’tan mı ibaret? Mustafa Kemal başarısız olsaydı?”

Mehmet Metiner: “Tarih, ‘Nutuk’tan mı ibaret? Mustafa Kemal başarısız olsaydı?”

ABONE OL
10:09 | 16 Eylül 2022 10:09
Mehmet Metiner: “Tarih, ‘Nutuk’tan mı ibaret? Mustafa Kemal başarısız olsaydı?”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eski AK Parti Milletvekili ve Demokrasi ve Birlik Derneği’nin Genel Başkanı Mehmet Metiner’in köşe yazısının konusunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yazmış olduğu ‘Nutuk’ oluşturdu.

Genel Başkan Mentiner, “Nutuk”, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gözünden bir tarih anlatısıdır.

Her tarihi anlatı gibi sübjektiftir.

Hiç kuşkusuz yakın tarihimizi bilmek açısından mutlaka okunması gereken bir eserdir lakin her şey değildir.

Tarih, yalnızca “Nutuk”tan ibaret değildir.

Tarih sadece “Nutuk”tan ibaret kabul edilecek olursa o dönemde yaşayan başkaca aktörlerin tanıklığının veya anlatımının hiç bir kıymeti yok demektir.

“Nutuk”ta çizilen çerçevenin veya “Nutuk”un esas aldığı bakış açısının dışındaki her çerçeveyi veya bakış açısını ihanetle suçlayacak olursak o vakit tarih biliminin kendisine de büyük haksızlık etmiş oluruz.

“Nutuk”u tarih okumalarında kutsal bir metne dönüştürmek veya başkaca her anlatının mihenk taşı gibi kabul etmek, tarih bilmezliğin ötesinde ayrıca bilimselliği öldüren bir bağnazlığın ifadesidir.

Çok açık söyleyecek olursam, tarih, ne sadece Atatürk’ün dediklerinden ibarettir ne de “Nutuk”la çelişen başka anlatılardan; tarih hepsinin toplamıdır.

Tarihi bir bütün olarak tüm anlatılar ve belgeler üzerinden okumadan bir tek bakış açısının esiri kılanlar tarihe haksızlık etmenin yanı sıra hür düşüncenin ve tartışmanın da önünü tıkamış olurlar.

Tarih bir bütün olarak bilindiğinde sorun çözülür mü?

Yani artık herkes tek bir gerçekle/hakikatle buluşmuş mu olur?

Elbette hayır.

Tarih son kertede sübjektiftir.

Tarihin bilgisi de yorumu da sübjektiftir.

Belgeler elbette yeni ve farklı hakikatlere kapı aralar ancak hiç bir belge herkesi tek bir hakikat üzerinde buluşturmaz. Sonuçta o belgeler de kişiler tarafından farklı yorumlanır.

Tarihi malumat dediğimiz şey bu açıdan hakikatin ta kendisi olmanın ötesinde bir anlama ve öneme sahiptir.

Bu sözlerim “Nutuk”u önemsiz gördüğüm veya “Nutuk” üzerinden yapılacak okumanın yanlış olduğu anlamına gelmiyor asla.

Söylemeye çalıştığım şey, “Nutuk”un da tıpkı diğer tarihi anlatılar gibi yegâne hakikat olmadığı/olamayacağıdır.

Şayet Gazi Mustafa Kemal Atatürk Anadolu’da kendisinden önce başlayan milli mücadelenin/istiklal harbinin esas önderlerinden efsanevi komutan Karabekir Paşa ile sonraki yıllarda çelişki ve çatışma yaşamamış olsaydı Karabekir Paşa “Nutuk”ta başka türlü anlatılacaktı.

O Karabekir Paşa ki Gazi Mustafa Kemal’in en büyük destekçisidir. İstanbul Hükümeti tarafından görevinden azledilen Mustafa Kemal’e bağlılığını ve desteğini sürdüren biridir. Erzurum’dan başlayan kongreler sürecinin baş mimarı olan Karabekir Paşa’nın İstanbul Hükümetine rağmen Mustafa Kemal’e sağladığı katkı ve destek olmamış olsaydı belki tarihin akışı farklı olabilirdi.

Tabii benimkisi de şu an bir okuma biçimi.

Kimin haklı-kimin haksız olduğu yargısı üzerinden bir tespit veya suçlama getiriyor değilim elbette.

Tarihte objektiflik en son aranacak hususlardan biridir, bilirim.

TARİHİ SADECE GALİPLERDEN OKUMAMAK LAZIM

Tarihi sadece galiplerin gözünden okumak ne kadar yanlış ve haksız çıkarımlara götürürse bizi, aynı şekilde mağlupların iddiaları ve anlatıları üzerinden okumak da aynı sonuçlara götürür.

Mustafa Kemal başarısız olmuş olsaydı bugün onu bizler galiplerin gözünden okuyor olacaktık. Yani bu durumda resmî tarih anlatısı Mustafa Kemal’in ihanetinden başlayan onlarca suçlamalarla dolu olacaktı.

Tarihi anlatılar biraz da böyle bir şeydir.

Hele sert ideolojik-siyasi iktidar kavgalarının veya taht oyunlarının olduğu dönemlerde galip gelenler, kendilerine göre bir hakikat inşası yoluna giderler. O yüzden tarih okumaları yaparken dönemlerin ruhunu ve koşullarını gözetmek elzemdir.

Salt bir anlatı üzerinden diğer bütün anlatıları görmezlikten gelip peşinen mahkûm etmeye çalışmak, sübjektifliğin ötesinde ziyadesiyle sorunlu ideolojik bir bağnazlığı ve körlüğü kaçınılmaz kılar.

Osmanlı-Cumhuriyet karşıtlığı veya Vahdettin-Atatürk tartışmaları üzerinden sergilenen bakış açıları ne yazık ki bütün bu marazi sorunları bünyesinde barındırıyor.

ATATÜRKÇÜLÜK HUSUMET İDEOLOJİ Mİ?

Atatürk’ü sadece CHP’nin tek değeri haline dönüştürüp ortak değer olmaktan çıkartanlar, Atatürkçülüğü de kendinden farklı düşünen herkese karşı bir husumet ideolojisine dönüştürenler ne yazık ki tarihten devşirdikleri düşmanlıklarla bugün tehlikeli bir kutuplaşmaya ve kavgaya sebebiyet vermekle bu ülkenin toplumsal barışına zarar veriyorlar.

Osmanlı üzerinden Atatürk, Atatürk üzerinden Osmanlı düşmanlığı yapanlar, en fenası da Vahdettin-saray metaforu üzerinden bugün ülkeyi milletten aldığı hür rızayla idare edenleri “Vahdettin’in çocukları” diye suçlayanlar, kendilerini de gaflet, dalalet ve hıyanet üzre olmakla suçladıklarına “Biz Atatürk’ün çocuklarıyız!” naralarıyla dikilenler “Nutuk”u bu husumet ideolojilerinin mühimmatı olarak göstermekle müstevlilerin değirmenine su taşıdıklarını artık görmeliler diyorum.” dedi.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.