DOLAR 32,3669 0.11%
EURO 35,0274 -0.17%
ALTIN 2.322,430,16
BITCOIN 22954022,85%
Ağrı

KAPALI

05:24

İMSAK'A KALAN SÜRE

Kurban hakkında sıkça sorulan sorular

Kurban hakkında sıkça sorulan sorular

ABONE OL
18:28 | 06 Ekim 2020 18:28
Kurban hakkında sıkça sorulan sorular
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kurban hakkında sıkça sorulan sorular

Kurban edilecek hayvanlar ve vasıfları nelerdir?

Kurban Nedir?
Allah Teâlâ’ya mânen yaklaşmak (kurbiyet) için, ibâdet niyetiyle hususî bir vakitte kesilen hayvana kurban denir.

Kurbanın Dinî Hükmü Nedir?
Kurban kesmek, hicretin 2. yılında meşru’ kılınmıştır. Meşrûiyeti, Kitab, Sünnet ve İcma’ ile sâbittir.

Kurban kesmenin Kitaptan, yani, Kur’an’dan delîli, Kevser suresidir. Bu sûrede Cenâb-ı Hak, Resûlüllah Efendimize hitaben:

“Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” buyurmaktadır. Hanefî fakîhler, bu âyetten, kurban kesmenin vâcib olduğu ve emir peygamber Efendimize ise de umum mü’minlere de şâmil bulunduğu hükmünü çıkarmışlardır.

Kurban kesmeyi şiddetle emreden bâzı hadîs-i şerîfler vardır. Ebû Hüreyre’nin şu rivayeti bu hususta ibretli ve düşündürücüdür:

“Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kimse bizim mescidimize yaklaşmasın…”

Görüldüğü gibi, hadîs’te, maddî durumu müsait olanın kurban kesmesi şiddetle emredilmektedir. Bu durumdaki kimselerin, kurban kesmezlerse, her türlü namazları ve ibâdetleri Allah tarafından kabûl olunmayacağı, “mescidimize yaklaşmasınlar” ifadesinden anlaşılmaktadır.

Hazret-i Enes de, Resûlüllah Efendimizin bizzat kendi elleriyle iki koç kurban ettiğini beyan

etmektedir.

Kurban kesmenin uhrevî mükâfat ve faydasına ise, bir hadîs-i şerîf’te şu şekilde işaret buyurulmaktadır:

“Kurbanlarınızı büyük büyük kesin. Muhakkak ki onlar, Sırat’ta sizin binek hayvanlarınızdır.”

Bu hadîs-i şerîfte, deve, inek gibi büyük baş hayvanları kurban etmeğe teşvik vardır.

Kurban Kesmenin Hikmetleri:
1 – Kurban kelimesi, lügatta, kendisi ile Allah’a yaklaşılan şey mânasına gelir. Bu isimden de anlaşıldığı gibi kurban; Allah’a yaklaşma ve O’nun rızasını kazanma vesilesidir.

Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulmaktadır:

“Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşrû’ kıldık (emrettik).

Allah’ın rızık olarak verdiği dört ayaklı davarlar üzerinde (yalnız) Allah’ın ismini ansınlar (o

davarların) gerçek sâhibinin Allah olduğunu bilsinler) diye… O halde hepiniz O’na teslim olun. (Habîbim)! Sen itâatli ve mütevâzî olanları (ebedî saâdet ve selâmetle) müjdele..” (el-Hacc, 34).

Bu âyette kurban kesmenin, Allah’ın hatırlanması, yeryüzünde mevcut bütün hayvanların Allah’ın mülkü olup, sırf rahmet eseri olarak insanların istifadesine verilmiş olduğunun bilinmesi için emr olunduğu belirtilmektedir.

İnsan zamanla gaflete düşüp, sâhip olduğu malın, mülkün, servetin Allah’ın kendisine bir lütfu olduğunu unutabilir. Karun gibi her şey’e kendi çalışmasıyla, bilgi ve mehâretiyle sâhip olduğunu vehmederek, kendisinde bir kudret ve kuvvet görmeye, İlâhî nimetleri şahsına maletmeye başlar. Gururlanıp, haddini aşar.

İşte kurban emri, ona, sâhip olduğu mal ve mülkün, bağ ve bostanın, hayvanların, servet ve

paranın Allah’ın bir ihsanı ve lütfu olduğunu ve asıl mal sâhibinin Allah bulunduğunu hatırlatır. O’nun izni ve müsâadesi olmadan hiçbir şey’e sâhip olunamayacağını bildirir. O da gururu bırakıp mahviyet ve tevazua girer. Hakikî kulluk tavrını takınır, şükür vazifesini ifaya çalışır. Bu hal ise, onun Allah’a yaklaşmasına ve rızasını kazanmasına bir vesile teşkil eder.

2 – İnsanın yaptığı bütün ibâdetler gibi kurban kesmesine de Allah’ın ihtiyacı yoktur. Ancak Allah, kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvâlarını, ilâhî emre itâattaki titizliklerini, Allah’a yakınlık derecelerini ölçmektedir. Hacc sûresi, 37. âyette bu husus şöyle belirtilir:

“Onların ne (sadaka edilen) etleri, ne de kanları hiçbir zaman Allah’a (yükselip) erişmez. Fakat sizden O’na (yalnız) takvâ (Allah’ın emirlerine itâat ve yasaklarından ictinab titizliği) ulaşır…”

Bu âyette de görülüyor ki, kesilen kurbanlarda gaye; ihlas, takvâ ve Allah’a yaklaşmadır. Maksad, Allah’ı verdiği nimetleriyle hatırlama ve O’nun rızâsını kazanmaktır. Bu maksad ve gaye olmadıktan sonra kesilip dağıtılan etlerin, akıtılan kanların, ne kadar çok olursa olsun, Allah katında hiçbir değer ve kıymeti yoktur.

3 – Kurban aynı zamanda Hz. İsmail’in (A.S.) Allah için kurban edilmekten bir lütuf eseri olarak kurtuluşunun hatırlatılmasına da vesiledir.

Cenâb-ı Hak, İbrahim’i (A.S.) büyük bir imtihana tâbi tutmuş, sevdiği biricik evlâdını Allah için kurban etmesini istemiştir. Hz. İbrahim ile oğlu İsmail, her ikisi de bu isteğe, tam bir teslimiyet ve sadakat içinde uymuşlardır. Hazret-i İbrahim oğlunu kesmek üzere yatırmış ve bıçağı boynuna çalmıştır. Fakat bıçak İsmail’i (A.S.) kesmemiştir. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın muradı, Hz. İsmail’in kesilmesi değil, baba-oğul iki şanlı nebînin erişilmez teslimiyet ve sadakatlarının, ferâgat ve fedakârlıklarının, melekler ve kıyâmete kadar gelecek bütün insanlar tarafından bilinmesi, daima hatırlanması idi.

Bu hikmet tahakkuk ettiği için, bıçağa İsmail’i kesmemesini emr etmiş; Hz. İsmail’in yerine onlara Cennetten bir koç göndererek onu kurban etmelerini istemiştir. İşte kurban kesmek; bu büyük ve ibretli hâdisenin yıldönümünü kutlamak mahiyetindedir.

4 – Her yıl müslümanlar tarafından binlerce kurban kesilmektedir. Bu, bir bakıma, bir müslümanın Allah’a ibadet ve onun emrine uymak için her şey’ini fedâ edebileceğinin, Allah yolunda bütün varlığından vazgeçebileceğinin sembolik bir ifadesi olmaktadır.

5 – İslâmın koyduğu kurban kesme hükmü, aynı zamanda insanlar için büyük bir nimet ve rahmettir.

Bir yıl boyunca pek çok sıkıntılar çekmiş, belki de ağzına bir lokma et koyamamış fakirler, kurban bayramı münasebetiyle bol bol et yeme fırsatına kavuşurlar. Fazla gelen etleri kavurma yapıp uzun zaman o etten faydalanma imkânını elde ederler. İslâmın sosyal adâleti te’min edici bir hususiyeti de böylece ortaya çıkmış olur.

Kurban Kesmek Kimlere Vâcibtir?
Bir kimseye kurban kesmenin vâcib olması için, şu şartların bulunması gerekir:

1 – Müslüman olmak.

2 – Hür olmak.

3 – Mukîm olmak. Seferî (yolcu) olmamak.

4 – Fıtır sadakasını vâcib kılan zenginliğe sâhip olmak.

5 – Âkıl ve bâliğ olmak.

Bu beşinci şart, İmamlar arasında ihtilâflıdır. Bâzılarına göre kurbanın vâcib olması için âkıl ve bâliğ olmak şart değildir. Zengin olan çocuk ile akıl hastalarına da kurban düşer. Velîleri onlar namına onların kurbanlarını keserler.

Zekât ve fıtır sadakası için nisab miktarı 80 gram altın ile 561 gram gümüştür.

Kurban Kesmenin Sahih Olmasının Şartları Nelerdir?
Kurbanın rüknü, kesilmesi caiz olan bir hayvanı kesmektir. Kesilen bu kurbanın sahih olabilmesi için iki şart lâzımdır:

1 – Vakit: Kurbanın kesim vakti, Kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşundan itibaren, üçüncü gün güneş batıncaya kadarki üç günlük süredir. Bu müddet içinde kurbanın kesilmesi şarttır. Bu vakitler dışında kurban kesilmesi sahih olmaz.

Kurbanı gece kesmek mekruhtur.

2 – Kesilecek hayvanın ayıplardan sâlim olması. Allah’a kurbiyet ve ibâdet maksadıyla kesilecek hayvanların kusursuz ve ayıpsız olmasına müslümanların dikkat etmeleri, Peygamberimizin birçok hadîslerinde emredilmiştir.

Bu ayıplar iki kısma ayrılır:

1 – Çok ayıp sayılan ve o hayvanın kurban edilmesine dînen mâni olan büyük özürler.

2 – Az ayıp sayılan ve hayvanın kurban edilmesini kerahetle câiz kılan küçük kusurlardır.

Çok Ayıp Sayılan Özürler Nelerdir?
Çok ayıp sayılan özürlerin başlıcaları şunlardır:

1 – İki gözü veya bir gözü kör.

2 – Kesilecek yere yürümeye gücü yetmeyecek derecede topal.

3 – Kulakları veya sadece bir kulağı kesik.

4 – Tamamen dişsiz veya dişlerinin çoğu dökmüş.

5 – Boynuzlarının ikisi veya biri kökünden kırılmış.

6 – Kuyruğunun yarısı veya 3’te birinden fazlası kesilmiş.

7 – Hayaları veya memelerinin uçları kopmuş.

8 – Kemiklerinde ilik kalmayacak kadar zayıf ve düşkün hayvan.

9 – Doğuştan kulağı ve kuyruğu olmayan.

10 – Zapt u rabt altına alınıp sürüye gönderilemeyecek kadar çok deli hayvan.

11 – Pislik yiyen hayvan. Bunlar da usûlü üzere temizlenmedikçe kurban edilmeleri câiz olmaz.

Az Kusurlu Sayılan Haller Nelerdir?
1 – Gözleri şaşı veya zayıf gören hayvan.

2 – Bir ayağı topal, fakat diğer üçü ile aksayarak da olsa yürüyebilen hayvan.

3 – Doğuştan boyunsuz veya boynuzu az kırılmış hayvan.

4 – Kulakları delik ve yarık veya uçları sarkmış ve kesilmiş hayvan.

5 – Dişlerinin bâzısı düşmüş hayvan.

6 – Otlamasına mâni olmayacak derecede az deli hayvan.

7 – Kuyruğunun veya hayalarının veya kulağının bir kısmı kesik (üçte ikiden fazlası var) hayvan.

8 – Doğuştan küçük kulaklı hayvan.

9 – Uyuz, fakat toplu hayvan.

10 – Tenasül uzvu iptal edilmiş, yani, burulmuş hayvan…

Kurban Edilecek Hayvanlar ve Vasıfları Nelerdir?
Kurban şu üç cins hayvandan olur:

1 – Koyun ve keçi.

2 – Sığır. Mandalar da sığır cinsinden sayılır.

3 – Deve.

Bunlar dışında kalan hayvanlardan kurban olmaz.

Bu üç cins hayvanın hem dişisinden, hem de erkeğinden kurban olur. Fakat koyun ve keçinin erkeği daha efdaldir.

Koyun ve keçi bir yaşını, sığır iki yaşını, deve ise 5 yaşını doldurmadan kesilmemelidir.

Ancak koyun 6 aylık olduğu halde bir yaşındaki gibi cüsseli ve gösterişli ise, kurban edilmesi câizdir. Keçinin ise bir yaşını doldurması şarttır.

Kurbanlık hayvanın toplu, gösterişli ve semiz olması da şarttır.

Bir koyun ve keçi yalnız bir kişi adına kurban edilebilir.

Sığır cinsinden bir hayvanı veya bir deveyi, bir kişi kurban edebileceği gibi, 7’ye kadar (yedi de

dahil) kişi de ortaklaşa kurban edebilirler.

Bu yedi kişinin de Allah rızası için kurban kesmek niyetinde olmaları şarttır. İçlerinden biri kurbana niyet etmeksizin sırf et almak için iştirâk etse, hiçbirinin kurbanı sahih olmaz.

Katılanların sayısının tek veya çift olması mühim değildir.

Ortaklar kurbandan hisselerini tartarak ayırmalıdırlar. Götürü usûlü ile taksim câiz olmaz.

Eti Yenen Hayvanların Yenmeyen Kısımları Nelerdir?

Eti yenen hayvanlardan 7 şey yenmez. Haramdır.

1) Hayvanlardan akıp çıkan kan,

2) Erkeklik âleti,

3) Dişilik âleti,

4) Erkeklerde yumurtalar (husyeler),

5) Et içinde toparlak guddeler,

6) İdrar torbası (mesane),

7) Öd kesesi…

Kurban nasıl kesilir?
Kurbanlar dînimizin tayin ettiği hayvan boğazlama şekline ve usûlüne uygun olarak kesilirler. Şer’î boğazlama şekline tezkiye adı verilmektedir.

Tezkiye işlemi iki şekilde yapılır:

1 – Ya boğazın çeneye bitişik tarafı kesilmek suretiyle olur ki buna zebh denir. Bu şekilde kesilen hayvana da zebîha adı verilir. Mezbeha kelimesi de aynı kökten gelmektedir.

2 – Veya boğazın göğse bitişik olan kısmından kesilir, buna da nahr denilir.

Koyun, keçi ve sığır cinsi zebh usûlü ile; develerin ise nahr yoluyla boğazlanması sünnettir. Aksini yapmak ise mekruhtur.

Hayvanı keserken şer’î yönden ayrıca şu hususlara da dikkat edilmesi şarttır:

Evdac adı verilen şu 4 kısmın tamamen kesilmesi şarttır:

1 – Nefes borusu,

2 – Yemek borusu,

3 , 4 – Boyunun iki yanında bulunan iki şah damarı…

Bu 4 kısım tamamen kesilmeden şer’î yönden kesim işlemi ifa edilmiş olmaz. Bu şekilde kesilen kurban sahih olmaz, eti de yenmez.

Bunlardan birini kesiminin eksik kalması halinde durum ihtilâflıdır.

Bir görüşe göre, bu 4 şeyden nefes borusu dahil 3’ü kesilmiş olursa, kesim işlemi sahih olur.

Diğer bir görüşe göre ise, bu 4 kısmın tamamı ve herbirinin de yarıdan fazlası kesilmeden, kesim işlemi olmaz, o hayvanın eti sahih olmaz. Fakat müftâbih olan (kendisiyle fetva verilen) birinci görüştür.

Bu şekilde kesilen bir hayvan, şer’î usûle uygun olarak kesilmiş sayılır. Buna hakikî ve ihtiyarî tezkiye denir.

Bir de zarurî tezkiye adı verilen kesme şekli vardır. Bu kesme, kesilecek hayvanın herhangi bir yerinden yararlanarak kanını akıtmak suretiyle öldürmek demektir. Eti yenen vahşî hayvanlar bu usûlle öldürülünce hükmen boğazlanmış sayılırlar.

Ehlî hayvanlar ise, ancak yabanileştiği veya tutup kesmek mümkün olmadığı takdirde bu şekilde zarurî tezkiye yoluyla öldürülerek eti yenebilir.

Kurbanların Kesimi Hangi Aletlerle Yapılır?
Kurbanların kesme işlemi kesici âletlerle yapılır. Kesici âletler de keskin olanlar ve keskin olmayanlar diye 2’ye ayrılır.

Keskin olanlarla, ister demir, ister başka bir maddeden olsun tezkiye câizdir.

Demir veya başka bir maddeden yapılmış keskin olmayan kesici âletlerle tezkiye ise, câiz olsa bile mekruhtur.

Kurban Kesecek Kimsede Bulunması Gereken Şartlar Nelerdir?
Kurbanı kesecek kimsede bulunması gereken şartlar şunlardır:

1 – Kesenin Müslüman veya Yahudi ve Hristiyan gibi Ehl-i Kitaba mensub birisi olması.

2 – Kesmeye yetecek kadar aklı ve kesme işini hatırında tutacak kadar hâfıza gücü olması.

3 – Hayvanı kesebilecek gücü ve kuvveti olması.

4 – Kurban keserken Allah’ın ismini anması, yani, besmele çekmesi. Buna tesmiye denir.

Kurban ancak Allah adına kesilir. Bu yüzden keserken Allah’ın yüce adını anmadan kesilen hayvanın eti yenmez.

Bu sebeble putperest ve diğer bâtıl din sâhiblerinin, dinsizlerin kestikleri et yenmez. Çünkü bunlar keserken tesmiyede bulunmazlar.

Ehl-i Kitaba mensub birinin kestiğinin yenme sebebi, onların da aynı Allah’a inanmalarıdır.

Kitâbîler Allah’tan başka birşey’in adını zikretseler, onların kestiği de yenilmez. Kesme işlemi sırasında Besmele çekmek unutularak terkedilmiş ise, bir beis yoktur. Kesim câizdir.

Tesmiyeden maksad, hayvanı boğazlarken bismillâh demektir. Keserken Allahu Ekber demekle Allahü A’zam demekle veya sadece Allah demekle de tesmiye yerine getirilmiş olur.

Tesmiye kasden terkedilirse kesilen hayvanın eti yenilmez.

Ancak kurbanlık hayvanı, kitabî bile olsa Müslüman olmayana kestirmek mekruhtur.

Kurban Sünnete Uygun Olarak Nasıl Kesilir?
Kurbanlık hayvanı usûlüne uygun olarak rahatça ve fazla eziyet vermeden kesebilmek için, önce keskin ve büyük bir bıçak hazırlanır. Hayvanın göremiyeceği bir yere konur. Sonra kurbanlık hayvan, kesileceği yere eziyet verilmeden götürülür. Hayvanın yüzü ve ayakları kıbleye gelecek şekilde sol tarafı üzerine yatırılır. Sağ arka ayağı serbest bırakılarak, diğer üçü bağlanır ve kıbleye karşı durularak şu âyetler kurban sahibi veya vekili tarafından okunur:

“İnnî veccehtü vechiye lillezi fatare’s-semâvâti ve’l-arda hanîfen…” (el-En’âm, 79).

“İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi’l-âlemin.” (el-En’âm, 162).

Bu ayetlerden sonra,

Allahü ekber Allahü ekber. Lâ ilâhe İllâllahü vellahü ekber. Allahü ekber ve lillâhil hamd şeklinde tekbir getirillir ve Bismillâhi Allahü ekber denilerek hazırlanan keskin bıçak hayvanın boynuna çalınır. Damar ve borular tamamen kesilerek kan iyice akıtılır.

Hayvan böylece kesildikten sonra tamamen ölünceye kadar beklenir. Sonra kafa koparılır. Ve usûlüne uygun olarak yüzülür. Karnı açılır, iç organlar çıkarılır ve gövde ve etler parçalanır.

Hayvan tamamen ölmeden kafa ve ayaklarını koparmak, derisini yüzmeğe kalkmak, kıbleden çevirmek veya hayvana azab vermek mekruhtur.

Kurbanın, sahibi tarafından kesilmesi menduptur. Başkasına da kestirilebilir.

Tesmiyeyi kesen yapar. Kesen ve sahibi eli üzerine elini koyarak keserlerse tesmiyeyi ikisi birden yapması şarttır.

Kurban Eti ve Derisi Ne Yapılmalıdır?
Kesilen hayvanın eti, yaklaşık olarak 3’e ayrılır. 3’te bir kısmı ev halkı için ayrılır, üçte biri akraba ve komşulara dağıtılır. Kalan üçte biri de fakir ve muhtaçlara yollanır. Bu taksim şekli mendubtur.

Fakat kesen şahıs zenginse, tamamını veya çoğunu fakirlere dağıtabileceği gibi, orta halli veya kalabalık ise, çoğunu veya hepsini evinde kendi için de bırakabilir.

Kurbanda esas olan kan akıtmaktır. Bu yapılmadan kurban vecibesi yerine getirilmiş olmaz. Bu sebeble kurbanlık koyunu alıp kesmeden canlı olarak tasadduk etmekle kurban borcu ifa edilmiş sayılmaz.

Kurban etinden Müslümanlara yedirmek lâzımdır. Kâfire yedirmek ise mekruhtur. Fakat kesilirken veya yenirken üzerine gelmişse yedirilmesinde kerahet yoktur.

Kurbanın etini ve derisini satıp parasını almak da mekruhtur.

Yapıldığı takdirde alınan para tasadduk edilmelidir. Kurban derisi çeşitli hayır yerlerine verileceği gibi, evde bırakılıp seccade de yapılabilir.

Kurban İle İlgili Mes’eleler

Kurban kesmekle mükellef olan zengin bir kimsenin, sağlam zannederek satın aldığı kurbanın bayram günü çok ayıp sayılan bir kusuru çıksa, o hayvan kurban edilmez. Başka bir hayvan alınıp kesilmesi icab eder.

Şâfiî’ye göre ise, yeni kurban almak gerekmez.

Zengin bir kimsenin aldığı kurban kesilmeden ölse, yerine yenisini almak icabeder.

Kurbanın vacib olmasına nahr günlerinin sonu esastır. Bunun için Kurban Bayramının üçüncü günü güneş batmadan önce zengin olan kimsenin kurban kesmesi gerekir. Daha önce fakir olması bunu etkilemez. Aksine olarak o günün güneş batışından önce fakir düşen veya ölen müslümanlardan bu kurban kesme yükümlülüğü düşer.

Kurbanlık hayvanların kesilmeden tasadduk edilmesi câiz değildir. Fakat alınan kurban kesilmeden her nasılsa kurban kesme günleri geçse, bu takdirde hayvan kesilmez, canlı olarak tasadduk edilir. Kan akıtmak vecibe olmaktan çıkmış, tasadduka dönüşmüştür. Artık bu hayvanın etinden sahibi yiyemez.

Yurt dışında çalışan işçilerimiz, dinî vecibe olan kurbanlarını bulundukları ülkenin şartları müsait değilse, Türkiye’deki yakınlarından birini vekil yaptığını bildirerek ve kurban bedelini de ona vaktinde göndererek kestirebilir.

Ölü İçin Kurban Kesilir mi?
Sevabını ölmüş bir akrabamızın veya sevdiğimiz bir zâtın ruhuna bağışlamak üzere keseceğimiz kurbanın, kurban bayramında keseceğimiz sair hayvanlardan farkı yoktur. Vasiyet edilmemişse ölü için kurban kesmek bir vecibe değildir.

Bir kimse kendi parası ile aldığı ve sevabını ölmüş bir yakınına bağışlamak üzere kestiği kurbanın etinden yiyebilir, başkalarına da yedirebilir. Böyle bir hayvanın bayram günlerinde kesilmesi de şart değildir. Her zaman kesilebilir. Hattâ arefe günü kesilip fakirlere dağıtılması daha isabetli olur. Çünkü Kurban bayramı günü fakirler zaten etten nasibleneceklerdir. Arefe günü kesilip dağıtılırsa, o gün de onların et yemekleri te’min edilmiş olur.

Bir kimse kendisi öldükten sonra kurban kesilmesini vasiyet etmiş ise, bu kurbanın bayram günleri içinde kesilmesi lâzımdır. Böyle bir kurban etinden kesen yiyemez. Tamamının tasadduku gerekir. Ölen adamın vasiyeti yoksa ve kurban da onun parasından alınıp kesiliyorsa, bu kurban da vasiyet üzerine kesilen kurban hükümlerine tâbidir.

Kurbanın Diğer Nevileri Nelerdir?
Kurbanlar vâcib ve nafile olmak üzere ikiye ayrılır.

Vâcib kurbanlar şunlardır:

1 – Nisâba mâlik olan ve zengin sayılan kimselerin kesmekle mükellef oldukları kurban (Udhiye kurbanı).

2 – Adak edilen kurban (Nezir kurbanı).

3 – Hacc-ı Kıran ve Hacc-ı Temettü yapanların kesmek zorunda oldukları Şükür

kurbanları (Hedy kurbanı).

4 – Hacda kurban kesmeyi icabettiren bir kusur işleyen kimsenin kesmesi gereken Ceza

kurbanları.

5 – Bir fakirin kurban etmek niyetiyle satın aldığı bir hayvanı kurban etmesi de vâcibtir.

Nafile kurbanlar ise, bu saydıklarımızın dışında kalan ve sırf nafile olarak kesilen kurbanlardır: Akîka kurbanları, Hacc-ı İfrad yapanların kestikleri kurbanlar, Kurban bayramı dışında kesilen kurbanlar v.s…

Akîka Kurbanı:
Yeni doğan çocuğun başında bulunan ana tüyüne “akîka” denir. Böyle bir çocuk ihsan ettiğinden dolayı, Cenâb-ı Hakka bir şükür vesilesi olarak kesilen kurbana da bu isim verilmiştir.

Bununla beraber “akîka” yerine “nesike” denilmesi daha uygundur. Çünkü akîka kelimesi, “ana-babaya âsî olmak” mânasına gelen “ukuk” kökünden olduğundan “ana-babaya âsî olan” mânasına da geldiği için, mânalar birbirine karıştırılabilir. Bu sebeble Peygamber Efendimiz: “Nesike deyiniz, akîka demeyiniz” buyurmuşlardır. Bununla beraber, akîka kelimesinin daha yaygın olduğunu da söylemeliyiz.

Yeni doğan çocuk için kurban kesme âdeti, İslâm’dan önceki Cahiliye döneminde de yaygın bir âdetti. Fakat onlar akîkayı sadece erkek çocuklar için keserlerdi. Çünkü kız çocuklarını sevmezler, bir kız çocukları doğduğu zaman son derece sinirlenirlerdi. Hattâ bâzı kabilelerin kızlarını diri diri gömdükleri bile olurdu. Kur’ân-ı Kerîm, kız çocuklarına karşı takınılan bu zâlimane tavrı kınamış ve şiddetle yasaklamıştır. (Bak: Nahl, 58).

İslâmiyet akîka âdetini tamamen ortadan kaldırmamış; fakat bu zalimâne şekilde de bırakmayarak tâdil etmiş, kız ve erkek, bütün çocuklara şâmil kılmıştır.

Akîka kurbanı, Hanefi mezhebine göre mübahtır. Yani isteyen keser, istemeyen kesmez. Kesmeyenin faziletinde hiçbir noksanlaşma olmaz. Diğer mezheblere göre, sünnettir. Peygamber Efendimizin Hazret-i Hüseyin için bir koç kurban ettiği rivayetine dayanılmaktadır.

Kurban, çocuk doğduktan itibaren bülûğ çağına kadar kesilebilir. 7., 14. ve 25. günlerden

birinde kesilmesi, daha güzel görülmüş; bilhassa 7. gün içinde kesilmesi en faziletli olarak kabûl edilmiştir. Aynı gün çocuğun saçı traş edilir ve saçın ağırlığınca altın veya gümüş veya o miktarın bedeli sadaka olarak verilir. Çocuğun adının da o gün konulması evlâdır.

İmam-ı Şâfiî ve Ahmed Bin Hanbel’e göre, çocuğun sıhhat ve selâmetine bir tefe’ül olarak akîkanın kemikleri kırılmaz, mafsallarından ayrılır ve öylece pişirilir. Bu müstehaptır. Diğer mezheb imamlarına göre ise, bil’akis mütevazi olması, beşerî hırslarının kırılmasına tefe’ülen, kemiklerin kırılması müstehab sayılmıştır. Şu halde durum niyete göre değişmektedir. Hangisine tefe’ül edilmişse ona göre hareket edilmesi iyi olur.

Akîkanın etini, kesen şahıs ve aile efradı yiyebileceği gibi, başkalarına da yedirebilirler. İstenirse bütünüyle de tasadduk edilebilir. Âdet olarak eskiden bud kısmı ebe kadına verilirdi.

Akîka kurbanı olarak kesilecek hayvanda da vâcib olan kurbanlık için aranan şartlar esastır. Yâni vâcib olan kurbana elverişli her hayvan, akîkaya da elverir.

Nezir (Adak) Kurbanı:
Allah için kesilmesi adanan kurbanı boğazlamak vâciptir.

Nezredilen bir kurbanın kesilmesinin borç olması için, şu şartların yerine gelmesi şarttır:

1 – Kurban olarak adanan hayvan, vâcib kurbanlar cinsinden olmalıdır. Meselâ hindi veya horoz adamakla nezir yerine gelmez, çünkü horoz ve hindiden kurban kesilmesi câiz değildir.

2 – Adanan kurban, adayanın kendisine zâten vâcib olan bir kurban olmamalıdır. Meselâ zengin kimse: “Eğer şu işim olursa bu bayramda kurban keseyim” dese, kestiği kurban nezir yerine geçmez. Ancak kurbandan ayrı bir de nezir kurbanı keserse, o takdirde adak yerine gelmiş olur.

3 – Nezredilen kurban, Allah’a ma’siyet cinsinden olmamalıdır. Oğlunu Allah’a kurban etmeyi adamak gibi.

4 – Nezredilen kurban başkasının malı da olmamalıdır. Ancak kendi malından kurban adanabilir.

5 – Nezredilen kurban yerine getirilmesi muhal bir şey de olmamalıdır. Geçmiş bir zaman için kurban adamak gibi.

Adak kurbanının etinden sahibi yiyemediği gibi; ailesi, çoluk çocukları, torunları, anası-babası, dede ve ninesi de yiyemez. Tamamının fakirlere verilmesi şarttır. Şayet bir miktar yenecek olursa, o yenen miktarın kıymeti sadaka olarak fakirlere verilmelidir.

Kurban bayramında kesmek üzere bir fakirin kurban alması da bir nevi nezir hükmündedir. O kurbanı kesmek artık fakir üzerine vâcib olur.

KURBANLA İLGİLİ FIKHİ BİLGİLER

Kurban ve Mahiyeti
Kurban kelime olarak dilimize Arapça’dan gelmiştir. Arap dilinde “Udhiye” kelimesiyle ifade edilir. Kurban “yaklaşmak” ve isim olarak “kendisiyle yaklaşılan” anlamına gelir. Terim mânâsı ise: Allahü Teâlâ’ya yaklaşmak için kurban niyetiyle belirli vakitte kesilen özel hayvanın adıdır.
Kurban da zekât gibi hicretin ikinci yılında emredilmiştir. Kurban hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” Müfessirlerin bazılarının görüşüne göre buradaki “namaz” bayram namazı, “kesmek”ten kasıt ise kurban bayramı günlerinde kesilen kurbanlardır. Kurban kesmenin ve kurban bayramında bayram namazı kılmanın vacip olduğuna bu ayet delil gösterilmiştir. Ayrıca Sevgili Peygamberimiz (s.a) de kurban kesmiş ve kurban kesmeyi öğütlemiştir.

Kurban’ın Kısa Bir Tarihçesi
Bilindiği gibi kurban olayı Hz. İbrahim ve oğlu İsmail ile başlar İbrahim (a.s) hanımı Hz. Hacer ve oğlu İsmail’i Mekke’ye yerleştirmişti. İbrahim (a.s) Şam’daki evinde uyurken rüyasında oğlu İsmail (as.)’i kurban ettiğini görmüştü. İbrahim (a.s) bunun üzerine hemen Mekke’ye gitti ve İsmail’i annesinin yanında buldu. İsmail (as.)’a: “Oğlum! bir ip ve büyük bir bıçak al. Sonra şu vadiye gidelim de ev halkına odun toplayalım” dedi. Rabbinin kendisine rüyasından emretiği şeyden bahsetmedi.
Baba oğul Şi’b Vadisi’ne doğru yöneldikleri zaman, şeytan bir insan kılığında görünüp, Allah’ın emrini yerine getirmekten vazgeçirmek için İbrahim (a.s)’in önüne geçti. Onu kandıramadı. İbrahim (a.s) onu kovdu. Aynı şekilde İsmail ve Hacer (as.)’e de müdahale etmek istediyse de başaramadı. Hepsi de Allah’ın buyruğunu dinlemek ve ona boyun eğmekte birleşti. İbrahim (a.s) vadide oğlu İsmail ile başbaşa kalınca ona: “Oğulcuğum, ben seni rüyamda boğazlıyor gördüm!” diyerek, kendisine emrolunanı haber verdi.İsmail (a.s): “Babacığım sana emrolunanı yap” dedi. Sonra da “Babacığım! beni kurban etmek istediğin zaman, beni iple sıkıca bağla ki benden sana karşı, bir şey isabet edip de ecrim eksilmesin. Hem seni beni boğazlamak için yatıracağın zaman, yüzü koyun yatır, alnımı yere getir. Çünkü yüzüme bakınca kalbin incelir ve bu durumun Allah’ın sana emrettiği şeyi yerine getirmene engel olabileceğinden korkarım!” dedi. İbrahim (a.s) “Oğulcağızım! Sen bana Allah’ın emrettiği şey hakkında ne güzel yardımda bulundur.” dedi ve onu, istediği gibi sıkıca bağladı. İbrahim (a.s) bıçağı, İsmail (a.s)’in boğazına bastırınca sanki bıçak bakır bir levha ile karşılaşmış gibi boğazını kesmedi, İbrahim (a,s) bıçağı iki-üç defa biledi. Fakat muvaffak olamadı. O sırada yüce Allah tarafından: “Ey İbrahim! rüyana sadakat gösterdin, işte sana oğlunun yerine boğazlayacağın kurbanlık, onu boğazla!” buyuruldu.
Bu konu Kur’an-ı Kerim’de açık bir şekilde anlatılmıştır. İşte İsmail (a.s)’in kurban edilmesinin kısa tarihçesi budur.

Kurbanı Kimler Kesmelidir
Kurban bayramında, Allah’a yaklaşmak niyetiyle kurban kesmek, hür, mukim, buluğa ermiş müslüman, zengin olan kimselere vaciptir. Kurban kesmekle sorumlu olmak için İmam-ı Azam’a göre akıl ve buluğ şart değildir. Yani zengin olmaları kaydıyla çocuklar adına velileri kesebilirler. Ancak diğer bir görüşe göre de akıl ve buluğ şarttır. Zengin çocukların kurban kesmeleri gerekmez. Tercih edilen görüş de bu ikincisidir.
Yolcu olanlara kurban kesmek vacip değildir. Zira yolcu için kurban kesmekte ve etinin değerlendirilmesinde bir takım güçlükler çıkabilir.Birden fazla kişinin ortak olmasının geçerli olduğu hayvanlarda hepsinin kurban niyetiyle kesmeleri gerekir. İçlerinden birisi et maksadıyla ortak olursa, o kurban geçerli sayılmaz. Günümüzde bu konuda karşımıza çıkan önemli bir mesele de kurbanı kesmekle mükellef olacak kimsenin zenginlik ölçüsünün ne olduğudur, ilmihal kitaplarında zekât verme limiti olarak 90 gram altın veya onun para olarak karşılığı -kişinin borcunun dışında- kaydedilir.
Ancak günümüz müslümanın günlük ihtiyaçlarının dışında yaptığı harcamalarda kendisini zor duruma düşürecek lüks eşya borçlanmalarına girdiği göz önünde tutulursa, bu iş özelde kişilerin kendi vicdani muhasebelerine kalmaktadır. Fakat biz yine de yukarıda kaydettiğimiz gibi zikredilen oranda maddi birikimi olan kimseye kurbanın vacip olduğunu hatırlatmakla yetiniyoruz.

Kurban Kesilecek Hayvanın Türü
Kurbanlar; yalnız koyun, keçi, deve ve sığır cinsi hayvanlardan kesilebilir. Bunların erkekleri ve dişileri kurban edilmede eşittir. Bununla birlikte koyun türünün erkeğini kurban etmek daha efdal görülmüştür.
Koyun ve keçi ya bir yaşını bitirmeli veya koyunlar yedi, sekiz aylık olduğu halde bir yaşında olanlar kadar gösterişli olmalıdır.
Etleri yenilen geyik gibi yabani hayvanlarla, tavuk, horoz, kaz gibi ehli hayvanlardan kurban kesilmez.
Bir koyun veya keçi yalnız bir kişi için kurban edilir. Bir deve veya bir sığır, birden yedi kişiye kadar ortaklaşa kesilebilir. Ortakların kesilen kurbandan haklarını götürü yoluyla değil, tartı ile ayırmaları zorunludur.

Kurban Kesilecek Hayvanların Özellikleri
Kurbanlık hayvanın şaşı, topal, uyuzlu ve deli olmasında, boynuzlu veya boynuzsuz olmasında, kulaklarının delinmiş veya enine kesilmiş olmasında, dişlerinin azının düşmüş olmasında, kurban olması yönünden bir sakınca yoktur.
İki gözü veya bir gözü kör olan, dişlerinin çoğunluğu düşmüş veya kulakları tamamen kesilmiş olan boynuzlarından biri veya ikisi kökünden kırılmış olan, kulağının veya kuyruğunun yarısından fazlası kopmuş olan hayvan kurban olarak kesilemez. Kurbanın semiz olması efdaldir. Kemikleri içinde iliği kalmamış derecede zayıf olan hayvan kurban olmaz.

Kurban Kesmenin Vakti
Kurban kesilecek zaman, kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günüdür. Fakat birinci gününde kesilmesi efdaldir.
Kurbanlar, şehirlerde veya bayram namazı kılınan diğer yerlerde bayram namazından sonra kesilir. Bir özür nedeniyle bayram namazına gidemeyen kimse güneşin doğmasından yaklaşık bir saat geçtikten sonra kurbanını kesebilir.
Geceleyin kurban kesmek mekruh görülmüştür. Çünkü geceleyin sağlıklı bir kesim yapılması güçleşir.

Kurban’ın Kesiliş Şekli
Kurbanlık hayvan kıbleye yatırılarak ve “Bismillahi -Allahu Ekber” diyerek kesilir. Kurbanı mümkün olursa sahibi kesmelidir. Bu mümkün olmazsa işten anlayan başka bir müslümana kestirmeli ve başında bulunmalıdır. O esnada şu ayetin okunması tavsiye edilir:
“inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillahi rabbi’l-âlemîne la şerîke leh = Şüphesiz benim namazım, kurbanım ve diğer ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. Onun ortağı yoktur.”
Kurbanı başkasına kestiriyorsak yalnız kurban sahibinin “Bismillahi- Allahu ekber” demesi yetmez. Kurbanı kesenin de demesi gerekir. Bir kimse kurban kesme esnasında bilerek besmeleyi terkederse kurbanın eti yenmez.
Hayvanı kesileceği yere incitmeden götürmeli, bıçağın oldukça keskin olmasına dikkat etmelidir ki, boğazlanırken hayvana fazla ıztırap verilmesin.

Kurbanın Eti, Derisi Hakkında Yapılacak Şeyler:
Kurban bayramında kurban niyetiyle kesilen hayvanın etinden sahibi yiyebileceği gibi başkalarına da ikram edebilir. İsterse fakirlere dağıtabilir. En güzeli de budur. Kurbanın etini dağıtırken üçe ayırıp, bir kısmını kendisinin ve ailesinin yemesi, bir kısmını dost ve arkadaşlarına ikram etmesi, kalan üçte biri de fakirlere dağıtması en güzel şekil olarak tavsiye edilmiştir. Ancak kesen kimsenin kendi ailesi oldukça kalabalık ve ihtiyaçları varsa o halde kurbanın etini onların yemeleri için ayırabilir. Bunda da bir sakınca yoktur. Kesilen kurbanın deri, et, yün, baş, yağ gibi parçalarının satılması mekruhtur. Eğer satılırsa bile kıymetini mutlaka fakirlere tasadduk etmek gerekir. Kurbanı kestirmek için tutulan kasaba ücret olarak kurbanın derisini ve bar-sağını vermek doğru değildir. Kurbanın, zekâtta olduğu gibi kesildiği bölgeden başka bir beldeye nakledilmesi, gönderilmesi hoş görülmemiştir. Yakın çevredeki fakir ve muhtaçlara verilmesi daha doğru olur. Bir kimse vefat etmiş olan bir yakını adına kurban kesip, sevabını bağışlayabilir. Aynı şekilde etinden de yiyebilir veya başkalarına verebilir. Bir kimse kurbanı kesmek yerine parasını tasadduk edeyim dese doğru olmaz. Kurbanda Allah adına kan akıtmak esastır.

AKİKA KURBANI
Yeni doğan çocuğun başındaki ana tüyüne “akika” denir. Böyle bir çocuk ihsan ettiği için Yüce Allah’a şükür olmak üzere kesilen kubana da “akika” adı verilmiştir. Bu günümüzde en çok ihmal edilen sünnetler arasındadır. Bunu ihya etmeye çalışmak oldukça önemlidir. Akika kurbanı, çocuğun doğduğu günden buluğ çağına kadar kesilebilir. Fakat yedinci günde kesilmesi daha efdaldir. Yedinci günde de adının konması uygundur. Kurban olmaya elverişli her hayvan akikaya da elverişlidir. Akika’nın etinden kesen yiyebilir. Ancak bir kısmının dağıtılması güzel bir davranıştır. Burada şunu belirtmekte fayda görüyoruz: Biz müslümanlar olarak böylesine güzel, İslâm’ın özüne uygun adet ve gelenekleri yaşatmazsak, yerini mutlaka batı kökenli merasimler alacaktır. Bu gibi güzel sünnetleri ihyaya çalışmayan veya ihya etmeyen müslümanın, batıyı taklit etmeye çalışanlara kızması yersiz görünüyor. Bu çeşit merasim ve âdetler sosyal birer ihtiyaçtır. Öyleyse müslüman olarak bu kültür hazinemize öncelikle biz sahip çıkmalı, yaşatmalı ve çevremize örnek olmalıyız.

Adağın Mahiyeti
Adak; Allah Teala’ya ibadet amacıyla, mükellef olmadığı halde mubah olan bir ibadeti yapmayı kararlaştırmak ve bu konuda Allah’a söz vermektir. Dünyevi amaçlar için yapılan adaklar pek makbul görülmemekle birlikte, belki dünyada bir takım nimetlere kavuşma veya bir takım sıkıntılardan kurtulma halinde Allah’a şükür için fazla ibadet ve taat, hayır ve hasenata vesile olabilir düşüncesiyle müsaade edilmiştir. Allah rızası için ibadet sayılan bazı şeyleri adamak sevaba vesiledir.

Adağın Şartları
Adağın islami hükümlere göre geçerli olabilmesi şu şartların bulunması gerekir:
1. Adanan şeyin cinsinden bir farz veya vacibin bulunması gerekir. Bir kimse “üç gün oruç tutayım”, “On rekat namaz kılayım”, “Bir kurban keseyim” diye adakta bulunsa bunları yerine getirmesi vacip olur. Çünkü bunların cinsinden farz veya vacip ibadetler vardır.
2. Adayanın akıllı ve buluğ çağına girmiş olması lazımdır. Çocukların veya akıl hastalarının yaptığı adağın yerine getirilmesi zorunlu değildir.
3. Adanan şey o anda veya gelecekte zaten yapılması gereken farz veya vacip bir ibadet olmamalıdır. Mesela; “Yarın sabah namazını kılayım” diye zaten yapması farz olan bir durumu adak yapamaz.
4. Adanan şey temelde İslâm’a ters düşmemelidir. Yani haramlar üzerine adak olmaz. “Şu işim olursa içki içeyim” derse adak olmayacağı gibi günaha da girer.

Adağın Çeşitleri:
Adak genel olarak şarta bağlı olan ve şarta bağıl olmayan diye ikiye ayrılır.
1. Şarta bağlı bulunan adaklar: Bazı hususların gerçekleşmesine ve yapılmasına bağlanan adaklar. Meselâ, “Hastalığım iyileşirse şu kadar oruç tutayım” veya “kurban keseyim” diye yapılan adak şartlıdır. Bu hastalık iyileşirse ilk fırsatta bu adağı yerine getirmek vacip olur. Bu şekilde bir şarta bağlanan adaklar bu şartın gerçekleşmesinden önce yapılamazlar. Mesela; “Oğlum askerden gelince, üç gün oruç tutacağım” diye yapılan bir adakta, daha oğlu gelmeden önce üç gün oruç tutulsa, adak yerine geçmiş olmaz. Oğlu gelince yeniden oruç tutması gerekir. Din bilginleri adakta yer, zaman, kişi gibi yerine getirilmesi güçlük doğurabilecek şartlar koşulmamasını tavsiye ederler. Yapıldığı takdirde de uyulması gerekmediğini söylerler. Meselâ “Cuma günü oruç tutayım” denilirse belirli zamanla kayıtlanmış olur. Bunun yerine “Bir gün oruç tutayım” demek daha güzel olur. Yine “Kabe’de iki rekat namaz kılayım” diyen birisinin Hacca gitmesi mümkün olmayabilir. Bunun yerine işi olunca başka bir mescidde iki rekat namaz kılarsa adağını yerine getirmiş olur.
2. Şarta bağlı bulunmayan adaklar: Herhangi bir şarta bağlı olmaksızın sadece ibadet maksadıyla yapılan adaklardır. Mesela “Bu ayın son üç günü oruç tutayım” demek gibi. Bu şekilde belli bir şarta bağlı olmayan adakların da yerine getirilmesi vaciptir.

Adak Kurbanıyla İlgili Bazı Hükümler:
Yapılan adak, kurban üzerine ise, mesela, “Şu işim olursa, Allah adına kurban keseceğim” derse, işi olduğu zaman kurban kesmesi vacip olur. Adak kurbanının etini adak adayanın kendisi yiyemeyeceği gibi, eşi, annesi, babası, dede ve nineleri, çocuk ve torunları yiyemez. Bunun tamamını yoksullara tasadduk etmesi gerekir. Ancak etinden yerlerse, yedikleri miktarın karşılığını para olarak fakirlere vermelidirler. Adak kurbanı mümkün oldukça geciktirilmemelidir. Adak adanırken Allah’a bir anlamda söz verildiğini, istediği yerine geldikten sonra da sözün tutulması gerektiğini hatırdan çıkarmamak lazımdır.

Günümüzde Adak’la İlgili Bazı Yanlışlıklar:
Aslında adak meselesi bir çeşit ibadettir. Esas olan, yapılabilen için, hiç bir şart koşmadan yapılan adaktır. Ancak şartlı adak yapmak da dinen yukarda ifade ettiğimiz şartlara uygun olmak kaydıyla müsaade edilmiştir.
Günümüzde adak konusu sık sık gündeme gelmekte ve bu konuda İslâm’a ters düşen davranışlar gözlenmektedir. Bu konu öylesine hassasiyet gerektiren bir konudur ki, Adak Allah adının dışına yapıldığı takdirde, inancı sarsacak boyutlara varacak kadar hatalar yapılması ihtimalini doğurmaktadır.
Özellikle adak adıyla dinin aslından olmayan bid’at ve hurafeler yaşatılmaya çalışılmakta, netice olarak da adak gibi dini nitelikli bir anlayış kılıf olarak kullanılmaktadır. Mesela “falan işim olursa, filan türbeye şu kadar mum adadım” veya “filan zatın gelmesi için, kurban keseceğim” gibi sözler dinle alakası olmayan sözlerdir.
Özellikle herhangi bir türbeye gidip, çocuk istemek, şifa taleb etmek son derece yanlıştır. Çünkü İslam’da özellikle bu konularda istek yapabileceğimiz tek merci Cenab-ı Hak’tır. Diğer taraftan bir yerdeki, ağaca bez bağlamak, falan yerin toprağından şifa ummak gibi atalar kültüne ait hurafelerin dinle uzaktan yakından alakası yoktur.
Özetle; dinimizin müsaade ettiği konulardan biri olan adağı, İslam’ın gösterdiği doğrultuda bid’at ve hurafelere bulaştırmadan yapmaya dikkat etmemiz gerekmektedir.

BAYRAM NAMAZLARI
Kendilerine Cuma Namazı farz olan kimselere bayram namazı kılmak vaciptir. Kurban ve Ramazan Bayramı namazları vaciptir. Bayram namazlarının vakti güneş doğduktan 45-50 dakika sonradır.
Bayram namazları ikişer rekattır. Cemaatle açıktan kılınır.
Ezan ve kamet okunmaz. Cemaat “niyet ettim iki rekat bayram namazını kılmaya, uydum hazır olan imama” diye niyet eder. “Allahu Ekber” diye ifti-tah tekbiri alınır. Eller bağlanır, cemaat ve imam gizlice “Sübhaneke” okur. Sonra imam açıktan, cemaat içinden üç defa “Allahu Ekber” diye ellerini kaldırarak tekbir alırlar. Üçüncü tekbirin arkasından eller bağlanır ve imam gizlice “Euzü- besmele”den sonra Fatiha ve Kur’an’dan bir miktar ayet okur. Sonra diğer namazlarda olduğu gibi rüku ve secdeler yapılır. İkinci rekatta imam gizlice besmele okur. Arkasından Fatiha ile yine bir miktar ayet okur. Tekrar birinci rekatt a olduğu gibi üç tekbir alınır. Dördüncü tekbirle rüku’ya gidilir ve diğer namazlar gibi ikinci rekat da tamamlanır.
Arkasından hutbe okunur ki bu sünnettir.

TEŞRİK TEKBİRLERİ
Kurban bayramında arefe günü sabah namazından itibaren, bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, yirmi üç vakit farz namazdan sonra bir kere “Allahu ekber, Allahu ekber, La ilahe illallahü vallahü ekber, Allahu ekber, velillahil-hamd” diye tekbir getirilir. Buna “teşrik tekbiri” denir. Teşrik tekbirleri bir çok fakihin görüşüne göre vacipdir.

Kurban keserken okunacak dua…

Kurban edilecek hayvan, yüzü kıbleye gelecek şekilde eziyet edilmeden yatırılır, gerekiyorsa ayakları bağlanır ve aşağıdaki şu dua okunur.

Kurban kesileceği yere eziyet verilmeden götürülür. Hayvanın yüzü ve ayakları kıbleye gelecek şekilde sol tarafı üzerine yatırılır. Sağ arka ayağı serbest bırakılarak, diğer üçü bağlanır ve kıbleye karşı durularak şu âyetler kurban sahibi veya vekili tarafından okunur:

(el-En’âm, 79)

(el-En’âm, 162)

Bu ayetlerden sonra,

Allahü ekber Allahü ekber. Lâ ilâhe İllâllahü vallahü ekber. Allahü ekber ve lillâhil hamd şeklinde tekbir getirillir ve Bismillâhi Allahü ekber denilerek hazırlanan keskin bıçak hayvanın boynuna çalınır. Damar ve borular tamamen kesilerek kan iyice akıtılır.

Hayvan böylece kesildikten sonra tamamen canı çıkıncaya kadar beklenir. Sonra kafası tamamen kesilir. Ve usûlüne uygun olarak hayvanın derisi yüzülür. Karnı açılır, iç organlar çıkarılır ve gövde ve etler parçalanır.

Hayvan tamamen ölmeden kafa ve ayaklarını koparmak, derisini yüzmeğe kalkmak, kıbleden çevirmek veya hayvana azab vermek mekruhtur. Kurbanın, sahibi tarafından kesilmesi menduptur. Başkasına da kestirilebilir.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.